EHL-İ BEYT’İ SEVMEK
EHL-İ BEYT’İ SEVMEK
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ey insanlar! Ben de bir insanım. Kuşkusuz yakında Rabbimin elçisi (Azrâil) bana da gelir ve ben de onun davetine icabet edip giderim. Size ağırlıklı (önemli) iki şey bırakıyorum. Bunlardan biri hidâyet ve nur olan Allah’ın Kitabıdır. Allah’ın Kitabına yapışın ve ona sımsıkı sarılın. Diğeri de Ehl-i Beyt’imdir. Ehl-i Beyt’im hakkında Allah’tan korkun
ve onlara saygılı olun’ Ehl-i Beyt’im hakkında Allah’tan korkun ve onlara saygılı olun! (Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.) bu hadîs-i şerîfinde, “Allah’ın Kitabı olan
Kur’an’a yapışıp sımsıkı sarılın (İlâhi emirleri uygulayıp günahlardan kaçının) ve Ehl-i Beyt’ime karşı saygılı olun” buyuruyor.
Ehl-i Beyt ne demektir?
Ehl-i Beyt, Arapça birleşik bir kelime olup ev halkı demektir. Ancak el-beyt’teki lâm-ı ta’rif ahd (belirlilik) için olduğundan, kimler Ehl-i Beyt’e dâhildir?Yüce Allah buyuruyor:
Evlerinizde (huzurla) oturun, evvelki câhiliye döneminde olduğu
gibi (dışarıda) açılıp saçılmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden ancak (mânevî) kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzâb – 33 )
Yüce Allah Peygamberimiz (s.a.v.) in zevcelerine, “Evlerinizde vekar, sükün ve huzurla oturun. Sakın ha! İslâm öncesi câhiliye dönemindeki müşrike kadınlar gibi süslenip püslenip ve açılıp saçılıp dışarı çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı tam verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin.
Ey Ehl-i Beyt! (Ey Peygamberin ev halkı!) Rabbiniz sizi mânevî kirlerden (günahlardan) arındırmak ve nur gibi tertemiz yapmak istiyor.” buyuruyor. Bu âyet-i kerimeye göre, Peygamberimiz (s.a.v.) in ev halkı olan zevceleri
Ehl-i Beyt’e dâhil oldukları gibi ayrıca, Âişe radıyallahu anha diyor ki: Peygamberimiz (s.a.v.) bir sabah siyah yünden yapılmış bir abaya (örtüye) bürünüp evden çıktı ve oturdu. Önce (kızı) Fâtıma yanına geldi, onuhemen abanın altına aldı. Sonra Ali geldi, onu da abanın altına aldı. Sonra Hasen geldi, onu da abanın altına aldı. Sonra Hüseyin geldi, onu da abanın altına aldı. Sonra buyurdu ki: “Ey ehl-i Beyt! Allah sizden ancak (manevî kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Müslim) Bu hadîs-i şerîfe göre, Peygamberimiz (s.a.v.) in kızı Hz. Fâtıma, damadı
Hz. Ali, torunları Hz. Hasen ve Hz. Hüseyin de Ehl-i Beyt’e dâhildir
ve bunlara Âl-i Aba denir. Ayrıca Hz. Hasen ile Hz. Hüseyin’in çocukları, torunları ve kıyâmete kadar gelecek olan nesilleri de Ehl-i Beyt’e dâhildir.Hz. Hasen’in nesline şerîf ve Hz. Hüseyin’in nesline seyyid denir. Sevgili Peygamberimizin tertemiz kanını ve ‘DNA’ larını taşıyan bu şerîfler ve seyyidler, yaşadıkları İslâm ülkelerinde sevilip sayıldıkları gibi, ülkemizde yaşayanları da halkımız tarafından cân-ı gönülden sevilip sayılmaktadır.
Bunların dışında sadaka almaları haram olan, Peygamberimizin amcası Hz. Abbas ile amcaoğulları Hz. Akîl ve Hz. Câ’fer ile bunların ev halkı da Ehl-i Beyt’e dâhildir.
Allah’ın ve Peygamberimizin sevdiği Ehl-i Beyt’i sevmek ve saymak kuşkusuz dinsel duyarlılığın, Allah, Peygamber sevgisinin ve gerçek îmanın bir gereğidir.
Ancak! Aralarında ayrım yapmadan Allah’ın ve Peygamberimizin sevdiği diğer sahabeleri sevmek ve saymak da, dinsel duyarlılığın, Allah, Peygamber sevgisinin ve gerçek îmanın gereğidir.İşte Allah katında geçerli olan tek yol budur. Bunun dışındaki yollar tehlikeli
ve sakıncalıdır. Örneğin, ben sadece Hz. Muhammed’i severim diye diğer peygamberleri dışlayan ve aşağılayıp hakaret eden kimse, gerçekte Hz. Muhammed’i sevse bile îmandan yoksun olduğu gibi, Ben sadece Âl-i Aba denilen Ehl-i Beyt’i severim diye diğer sahabeleri dışlayan ve hakaret eden kimse de, gerçekten Ehl-i Beyt’i sevse bile îmanı tehlikeli olmaz mı?
Yüce Allah buyuruyor: (İslâm’a girmede ve hizmette) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar (tabiin ve diğerleri) var ya, Allah onlardan
razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular. Allah onlara alt tarafından
ırmaklar akan ve içinde sürekli kalacakları cennetler hazırladı.
İşte bu en büyük kurtuluş (ve mutluluk) tur. (Tevbe – 100)
Özellikle bu âyeti-i kerimede, Yüce Allah’ın kendilerinden razı olduğunu bildirdiği ve cennetle müjdelediği Hz. Ebû Bekir, Hz Ömer, Hz. Osman, Hz. Talhâ ve Hz. Zübeyr gibi seçkin sahabelere ve bütün müslümanların
annesi olan Hz. Âişe gibi Peygamberimizin çok sevdiği ve kucağında can verdiği muhtereme zevcesine hakaret edenler bu âyet-i okumuyorlar mı?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ebû Bekir cennette, Ömer cennette, Osman cennette, Ali cennette, Talha cennette, Zübeyr cennette, Abdurrahman bin Av! cennette, Sa’d bin Ebî Vakkas cennette, Saîd bin Zeyd cennette ve Ebû Ubeyde bin Cerrah cennette (cennetlik) dir. (Tirmizî – Ahmed İbniHanbel)
İslâm’a ilk koşanlar, Hz. Muhammed’e destek olanlar, müşriklerin zulüm ve zorbalıklarına sabredenler, din için vatanlarını terk edip hicret edenler ve canlarıyla, mallarıyla Allah yolunda cihad eden sahabelere dil uzatanlar,
Allah için din için kendileri ne yaptılar ki!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor.
Ashabımı bana bırakın (aralarındaki olaylara karışmayın)! Canım
kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler Uhud Dağı kadar
altın infak etseniz (milyonlarca ton altını Allah yolunda harcama yapsanız), onların derecesine ulaşamazsınız. (Ahmed İbni Hanbel)