Büyüklerimize ne kadar sahip çıkıyoruz

وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْھُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا یَعْقِلُونَ
قَالَ رَسُولُ للهَِّ صَلَّى للهَُّ عَلَیْھِ وَسَلَّمَ :
لَیْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ یَرْحَمْ صَغِیرَنَا ، وَیَعْرِفْ شَ رفَ
كَبِیرِنَا
BÜYÜKLERİMİZE NE KADAR
SAHİP ÇIKIYORUZ
Muhterem Müslümanlar!
Allah’ın bizlere lütfettiği hayat nimeti, doğumla
başlayıp ölümle devam eden bir yolculuktur. Bu
yolculuk, çocukluk, gençlik, yetişkinlik gibi
dönemlerden geçer ve nihayet ihtiyarlık dönemine
ulaşır. Hayatın değişmez kanunu gereği, her dönemin
insanı, zamanla yerini bir sonraki dönemin insanına
bırakır. Yaşlılık dönemine gelen insan ise, en üst
düzeyde bir hayat tecrübesine ulaşmış, ama fiziksel
olarak zayıflamıştır. Kur’an-ı Kerimde Cenabı Hak
buna şöyle işaret etmektedir: “Kime uzun ömür
verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç
düşünmüyorlar mı?”1
Muhterem Müslümanlar!
Dinimiz, insanları hakir görmeyi değil, onlara
hürmet etmeyi emretmiş, insana saygı ve sevgiyi
ahlâkî görevlerimiz arasına koymuş, büyüğe saygıyı
Müslümanın güzelliklerinden saymıştır. Bu özelliği
kaybeden toplum, kendisini ayakta tutan en önemli
değerlerinden birini kaybetmiş demektir. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v.) de; insanlara karşı daima
merhametli olmayı öğretmiş, büyüklere ve yaşlılara
karşı nasıl davranacağımız konusunda önemli
uyarılarda bulunmuş, “Küçüklerimize acımayan,
büyüklerimizin (büyüklük) şerefini tanımayan
bizden değildir”2 buyurarak büyüklerin hakkını
gözetmek gerektiğini, Müslümanın tavrının küçüğe
sevgi, büyüğe saygı olduğunu, büyüklerin şeref ve
haklarına riayet etmek, her Müslümanın iman borcu
olduğunu, büyüğe saygılı olmayanın Peygamberin
sünnetini terk etmiş olabileceğini ifade etmiştir.
Kardeşlerim!
Peki, öncelikle bizim varlık sebebimiz olan
anne-babamıza, diğer büyüklerimize ne kadar değer
veriyor, ne kadar sahip çıkıyoruz? Onların meşru istek
ve arzularını ne kadar yerine getiriyoruz? Yeme, içme,
konuşma gibi konularda onlara öncelik hakkı tanıyor
muyuz? Otobüs, tren gibi toplu taşıma araçlarında
onlara yer veriyor muyuz? Yolda karşılaştığımız
büyüklerimize selam verip, onların hayır dualarını
alıyor muyuz? Onların sözlerine ne kadar kulak
veriyor, hayat tecrübelerinden ne kadar istifade ediyor,
saygımızı onlara ne derece hissettirebiliyoruz? Yoksa
onlara karşı, kullandığımız kelimelerin başında ve
sonunda “öf” mü diyoruz.
Kardeşlerim!
Bugünün yaşlıları, dünün gençleri olduğu gibi
bugünün gençleri de yarının ihtiyarları, büyükleri
olacaktır. O yüzden kendimize nasıl muamele
yapılmasını istiyorsak başta anne-baba olmak üzere
büyüklerimize değer vermeli, saygı ve sevgide kusur
etmemeli, onları ziyaret etmeliyiz. Peygamberimiz
(s.a.v.), “Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara
saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek
kimseler lütfeder”3 buyurarak herkesin bir önceki
nesle sırf büyük olmaları sebebiyle hürmetkâr
davranması gerektiğini ifade etmiştir.
Zira büyüklere ilgi ve saygı göstermek, onların
hatırlarını sormak, hayır dualarını almak, gündelik
hayatımızın her alanında (toplu taşıma araçları, alış
veriş merkezleri, vb. mekânlarda) onlara öncelik
tanımak, bir insanlık görevidir. Onlara güzel ve tatlı
söz söylemek, merhamet ve tevazu göstermek ihmal
edilmemesi gereken dinî bir vecibedir. Nitekim Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v.) de, “Saçı-sakalı ağarmış
Müslümana saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya
duyulan saygı ve tazimden ileri gelir”4
buyurmuştur.
Bu vesileyle Allah Teâlâ, cümle ölmüş
büyüklerimize rahmet ve mağfiret, hayatta kalanlarına
sabrı cemil ve hayırlı uzun ömürler ihsan eylesin.
1 Yâsîn, 36/68.
2 Tirmizî, Birr 15
3 Tirmizî, Birr 75
4 Ebû Dâvûd, Edeb 20
Hazırlayan: Önder ÖZKAN / İl Vaizi
Redaksiyon: İ