AYET-İ KERİME VE MEALİ

yorum yok
612 kez görüntülendi okuma
1 Mart, 2016

KURAN-~1

AYET HADİS İLMİHAL BİLGİLERİ

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 1

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir”. (Mü’min Sûresi,60 )

HADiS-İ ŞERİF VE MEALİ: 1

عنِ النُعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: قال رسولُ اللَّهِ: الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ، ثُمَّ قَرَأَ: وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِى أسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
Nu´man İbn Beşîr (r.a) anlatıyor: “Resulullah (a.s) “Dua ibadetin kendisidir” buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. : “Rabbiniz: “Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir”( Mü’min Sûresi 60). buyurdu.”(Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358, (1479))

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 1

Selamlaşma nasıl yapılır, hükmü nedir?

Selama misli ile karşılık vermek, “Selamün aleyküm” diyene “Aleyküm selam”  şeklinde; “Selamün aleyküm ve rahmetullah” diyene ise “Aleyküm selam ve rahmetullah” şeklinde cevap vermekle olur.
Selama daha iyisi ile karşılık vermek ise “Selamün aleykum” diyene, “Aleyküm selam ve rahmetullah” şeklinde; “Selamün aleykum ve rahmetullah” diyene de “Aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü” şeklinde karşılık vermekle olur.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 2

اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَديِنَۚ
 “Rabbinize alçak gönüllüce ve yüreğinizin ta derinlerinden gelerek dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez”. (A’râf Sûresi, 55)

HADiS-İ ŞERİF VE MEALİ: 2

وعن عُباَدَة بْن الصَّامِت رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّهِ صلى الله عليه وسلم : مَا عَلَى الْاَرْضِ مُسْلِمٌ يَدْعُو اللّهَ تَعالى بِدَعْوَةٍ إَّلا آتَاهُ اللّهُ إيَّاهَا، أوْ صَرَفَ عَنْهُ مِنَ السُّوءِ مِثْلَهَا مَا لَمْ يَدْعُ بِإثْمٍ، أوْ قَطِيعَةِ رَحِمٍ.
Ubâde İbnu´s-Sâmit (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (a.s) buyurdular ki: “Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi (akrabalık bağını) koparıcı olmamak kaydıyla Allah´tan bir talepte bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki Allah ona, dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin.” (Tirmizi, Daavat 126)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 2

Şefaat nedir ve şehitler de şefaat edecek midir?

Dini bir terim olarak şefaat: Ahirette peygamberlerin ve kendilerine şefaat yetkisi verilen kimselerin, bir müminin günahlarının affedilmesi veya daha yüksek derecelere ulaşması için Allah’a yalvarmaları, dua etmeleri, aracı olmaları demektir. (DİB Kavramlar Sözlüğü) Hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz (sav) kıyamet günü üç grubun şefaat edeceğini bunların Peygamberler, alimler ve şehidler olduğunu  (İbni Mace, Zühd 37) ve yine  şehidin, ailesinden yetmiş kişiye şefaat edeceğini (Ebu Davut, cihad 28) haber vermişlerdir.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 3

قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُوا وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ
 “De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O’na çevirin ve dini yalnız Allah’a has kılarak O’na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz”. (A’râf Sûresi, 29)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ : 3

قِيلَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَيُّ الدُّعَاءِ أَسْمَعُ ؟ قَالَ : ” جَوْفَ اللَّيْلِ الْآخِرِ ، وَدُبُرَ الصَّلَوَاتِ الْمَكْتُوبَاتِ

Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (a.s) soruldu : “Ya Resûlallah! Hangi duâ makbuldür?” Peygamber Efendimiz (a.s): “Gecenin son kısmında ve beş vakit namazların arkalarında yapılan duâlar makbuldür” buyurdu.(Tirmizî, Daavât 78, (V, 527))

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 3

Şehit olmayı arzulayan kimse düşman tarafından öldürülmese de şehit sayılır mı?

Ameller niyetlere göredir. Müslim (İmare 156-157)’de geçtiği üzere; Kişi şehide verilecek mükafata imrenir ve niyeti de sağlam olduktan sonra can-ı gönülden şehit olmayı arzulasa ve bu niyete sahip olduğu surece yatağında ölse bile şehitlik sevabına nail olacağı haber verilmektedir.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 4

لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّ كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلاَّ فِي ضَلاَلٍ
Gerçek dua ancak O’nadır. O’nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar. (Ra’d Suresi, 14)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ : 4

وعن أنسٍ – رضي الله عنه – قَالَ : كَانَ رسولُ الله – صلى الله عليه وسلم – يقولُ : اللَّهُمَّ إنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ العَجْزِ ، وَالكَسَلِ ، وَالجُبْنِ ، والهَرَمِ ، والبُخْلِ ، وأعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ القَبْرِ ، وأعوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ المَحْيَا وَالمَمَاتِ
Enes (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle dua ederdi: “Allahım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azâbından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.”(Müslim, Zikir 50)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 4

Allah yolunda öldürülenlere ölü denilir mi?

Ölüm bir yok oluş değildir. Ölüm mahiyetini idrak edemediğimiz bir halden başka bir hale geçiş demektir. Kur’an-ı Kerim’deki ayeti kerimelere (Bakara 154 ve Ali İmran 169-170) dayanarak söylemek gerekirse şehitler ölü değildir, diridirler. Fakat bizler bu halin mahiyetini kavrayamayız. Şehitler, Allah’ın lütfu ve keremiyle kendilerine verilecek rızıklara mazhar olurlar. Kendilerinden sonra şehitlik nimetine kavuşacak olanlara hiçbir acı ve sızı duymayacaklarını müjdelerler.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 5

وَإِذَا مَسَّ الْإِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَنْ لَمْ يَدْعُنَا إِلَىٰ ضُرٍّ مَسَّهُ ۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider. İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir. (Yunus Sûresi 12)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ : 5

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ” مَا مِنْ رَجُلٍ يَدْعُو اللَّهَ بِدُعَاءٍ إِلَّا اسْتُجِيبَ لَهُ ، فَإِمَّا أَنْ يُعَجَّلَ لَهُ فِي الدُّنْيَا ، وَإِمَّا أَنْ يُدَّخَرَ لَهُ فِي الْآخِرَةِ ، وَإِمَّا أَنْ يُكَفَّرَ عَنْهُ مِنْ ذُنُوبِهِ بِقَدْرِ مَا دَعَا ، مَا لَمْ يَدْعُ بِإِثْمٍ , أَوْ قَطِيعَةِ رَحِمٍ , أَوْ يَسْتَعْجِلُ ” ، قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكَيْفَ يَسْتَعْجِلُ ؟ قَالَ : ” يَقُولُ : دَعَوْتُ رَبِّي فَمَا اسْتَجَابَ لِي”
“Allah’a dua eden herhangi bir insan yoktur ki duası kabul edilmiş olmasın.Günah işlemediği, akrabaları ile ilişkisini kesmediği ve isteğinde acele etmediği sürece Allah ona ya dünyada istediğini hemen verir veya isteğini ahirete bırakır ya da duası nispetinde günahlarını bağışlar. Sahabe, “Ey Allah’ın elçisi! Nasıl acele edilir? diye sordular. Hz. Peygamber, “Kulun, Rabbime dua ettim de duama icabet etmedi, demesidir”buyurur. (Müslim, Dua, 92)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 5

“İkindi vakti uyunmaz” sözünün dayanağı var mıdır?

Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Kim ikindiden sonra uyur da aklına bir noksanlık arız olursa, ancak kendini kınasın” (Keşfu’l Hafa, Acluni, II, 284; Müsnedü Ebi Ya’la, VIII, 316). Ancak bu, rivayet meşhur hadis kaynaklarında yer almamaktadır.Çeşitli sebeplerle (iş, vardiya vb. ) geceleri çalışıp gündüzleri uyuyan kişilerin günlük ibadetlerini aksatmadan ve sosyal görevlerini de ihmal etmeden gündüz uyumalarında bir sakınca yoktur

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 6

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

“Sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar”. (Bakara Sûresi186)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ : 6

يَنْزِلُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى كُلَّ لَيْلَةٍ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا حِينَ يَبْقَى ثُلُثُ اللَّيْلِ الْآخِرُ يَقُولُ: مَنْ يَدْعُونِي فَأَسْتَجِيبَ لَهُ مَنْ يَسْأَلُنِي فَأُعْطِيَهُ مَنْ يَسْتَغْفِرُنِي فَأَغْفِرَ لَهُ
“Yüce Rabbimiz her gece yakın semaya iner, gecenin son üçte biri kalıncaya kadar kalır ve; ‘Kim bana dua ederse ona icabet ederim, kim benden bir şey isterse ona isteğini veririm, kim benden af ve bağış dilerse onu bağışlarım’ der.”(Buhârî, De’avât, 13)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 6

Sehiv secdesini yapmayı unutan birine ne lazım gelir?

Yapılması gereken sehiv secdesini yanılarak veya unutarak terk eden bir kimse, eğer selam verdikten sonra namaza aykırı bir işte bulunursa veya sehiv secdesi yapmaya vakit kalmaz ise, bu kimseden sehiv secdesi düşer. Namazı iade etmesi de gerekmez.(Kasani, Bedaiu’s-Sanai’,1/409).

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 7

رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et! ” (İbrahim Suresi 40)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ : 7

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : ” ثَلاثُ دَعَوَاتٍ مُسْتَجَابَاتٌ ، لا يُشَكُّ فِيهِنَّ : دَعْوَةُ الْوَالِدِ ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ ، وَدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ”
Ebu Hureyre (r.a.)’dan , Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İki dua vardır ki bu dualar ile Allah arasında perde yoktur : Mazlumun duası, kişinin müslüman kardeşinin gıyabında yaptığı dua.” (Buhari, 743)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 7

Şehidin bütün günahları bağışlanmış mıdır?

Ahirette hiçbir kimseye haksızlık yapılmayacaktır. İlahi adalet önünde bütün insanlar davalaşacaklardır. Her hak, hak sahibine iade edilecektir. Peygamber Efendimizin (sav) bildirdiğine göre boynuzsuz koyun kısas-ı mukabele cinsinden olmak üzere boynuzlu koyundan hakkını alacaktır. Hiçbir kimsenin bir başkası üzerinde hakkı kalmayacaktır. (Müslim İmare 119)’da geçtiği üzere şehidin kul hakkı dışındaki tüm günahları Allah (cc) tarafından bağışlanacağı haber verilmektedir.

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 8

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
“Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.”
(el-BeyyineSûresi, 5)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 8

عَنْ أَبِي أُمَامَةَ الْبَاهِلِيِّ قَالَ: جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: أَرَأَيْتَ رَجُلًا غَزَا يَلْتَمِسُ الْأَجْرَ وَالذِّكْرَ مَالَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا شَيْءَ لَهُ فَأَعَادَهَا ثَلَاثَ مَرَّاتٍ يَقُولُ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا شَيْءَ لَهُ ثُمَّ قَالَ: إِنَّ اللَّهَ لَا يَقْبَلُ مِنْ الْعَمَلِ إِلَّا مَا كَانَ لَهُ خَالِصًا وَابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُهُ.

Ebû Ümâme el-Bâhilî’nin (r.a.) anlattığına göre bir adam Efendimiz’e (s.a.v.) gelerek; “Şöhret ve kazanç elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin? ” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): “Onun için hiçbir kazanç yoktur.” dedi. Adam sorusunu üç defa tekrarladı. Efendimiz (s.a.v.) de her defasında aynı cevabı verdi ve ekledi: “Allah, ancak samimiyetle kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”(Nesâî, Cihâd, 24)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 8
Farz namazların cemaatle kılınmasının hükmü nedir?

Cemaat, kelime olarak bir araya gelen insan topluluğu anlamına gelmektedir. Fıkhî bir terim olarak ise namaz ibadetini ifâ etmek için bir imama uyan insanları ve onların birlikteliğini ifade etmektedir. Farz olan namazların cemaatle kılınmasının istenilen bir şey olduğu konusunda ittifak var olmakla birlikte hükmü konusunda farklı görüşler mevcuttur.
Hanefîlere ve Malikîlere göre, cuma namazı istisna olarak, farz namazların cemaatle kılınması, namazları cemaatle ifa etmeye mani bir özür bulunmadıkça, erkekler için sünnet-i müekkededir (el-Mergınânî, el-Hidaye şerhu Bidayeti’l-mübtedî, İstanbul, 1986, c.I, s.55). Bu görüşün delili, İbn Ömer (r.a.)’ın Hz. Peygamber (s.a.v.)’den rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir: “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namaza göre yirmi beş yahut yirmi yedi derece üstündür.” (Buhârî, Ezân 30; Müslim, Mesâcid, 249).

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 9

قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِي لأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الأَرْضِ وَلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ
“İblis, ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, and olsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım’ dedi.”
(el-HicrSûresi, 39-40)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 9

وَقَالَ سُلَيْمَانُ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِي دُبُرِ صَلَاتِهِ: اللَّهُمَّ رَبَّنَا وَرَبَّ كُلِّ شَيْءٍ اجْعَلْنِي مُخْلِصًا لَكَ وَأَهْلِي فِي كُلِّ سَاعَةٍ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ يَا ذَا الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ.

Süleyman (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) namazını bitirdikten sonra şöyle söylerdi: “Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Ey yücelik ve ikram sahibi! Beni ve ailemi dünya ve âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl.”(Ebû Dâvûd, Vitir, 25)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 9

Kaza ve nâfile oruçlara ne zaman niyet edilir?
Kaza oruçları için muhakkak imsâk vaktinden önce niyet edilmelidir. Nâfile oruçlar için ise geceden niyet etmek şart değildir; tüm nâfile oruçlar için zevâl vaktine (Güneşin tam tepede olduğu vakit) kadar niyet edilebilir. Zevâl vaktinden sonra hiçbir oruca niyet edilmez (el-Kudûrî, el-Kitâb (el-Muhtasar), Dımaşk, 2002, s. 163).

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 10

إِنَّا أَخْلَصْنَاهُم بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُولِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
“(Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshâk’ı ve Yakûb’u da an. Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık.”
(SâdSûresi, 45-46)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 10

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: إِذَا صَلَّيْتُمْ عَلَى الْمَيِّتِ فَأَخْلِصُوا لَهُ الدُّعَاءَ

Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, o, Rasûlullah’ı (s.a.v.) şöyle buyururken dinledim, demiştir. “Cenaze namazını kıldığınız zaman ölen kimseye samimi bir kalple dua ediniz.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 56)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 10

Kişi, kurban bayramını kapsayan bir ay için o ayın tamamını oruçlu olarak geçireceğini söylerse, ne yapması gerekir?
Böyle bir ifade, kişi için adak anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla adağını belirttiği şekilde, o ay oruç tutarak yerine getirmiş olur. Ancak Ramazan Bayramı’nın birinci gününde, Kurban Bayramı’nın ise dört gününde oruç tutmak yasaklanmıştır. Bu nedenle kişi kurban bayramının dört gününü tutmayıp bu günlerin orucunu sonradan kaza eder (el-Mergınânî, el-Hidaye şerhu Bidayeti’l-mübtedî, İstanbul 1986, c.I, s.131).

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ :11

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
“(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.”(ez-Zümer Sûresi, 2)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 11

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : إِنَّ اللَّهَ لا يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ ، وَلَكَنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.”(Müslim, Birr, 34)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 11
Orucun zamanı hangi vakitler arasındadır?
Oruç tutma zamanı tan yerinin ağarması (fecr-i sadık) ile başlar, güneşin batmasına kadar devam eder. Oruca başlamaya imsak, orucu açmaya ise iftar denir.

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 12

هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
“O diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.”(el-Mü’min Sûresi, 65)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 12

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ :قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَارَقَ الدُّنْيَا عَلَى الْإِخْلَاصِ لِلَّهِ وَحْدَهُ وَعِبَادَتِهِ لَا شَرِيكَ لَهُ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ مَاتَ وَاللَّهُ عَنْهُ رَاضٍ.

Enes b. Mâlik (r.a.)’ten rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a ihlâsla ibadet ederek, namazı dosdoğru kılarak, zekâtı vererek dünyadan ayrılırsa, Allah kendisinden razı olduğu halde ölmüş olur.(İbn Mâce, Sünnet, 9)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 12

Müslüman bir aile kimsesiz bir çocuğu evlat edinebilir mi?
İslâm’da kimsesiz çocukların bakılıp büyütülmesi hem dinî hem de ahlakî bir vecibedir. Ancak evlat edinme, çocuğu bakıp büyütenle çocuk arasında hukukî ve dinî sonuçlar doğuracak bir ilişkidir. Mahremiyet düzeni ve miras işlemleri nedeniyle İslâm’da evlatlık müessesesi yoktur.

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 13

هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ حَتَّى إِذَا كُنتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِم بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَاءتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءهُمُ الْمَوْجُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُا اللّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ لَئِنْ أَنجَيْتَنَا مِنْ هَـذِهِ لَنَكُونَنِّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
“O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak “Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.”(Yûnus Sûresi, 22)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 13

لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَلَا نَعْبُدُ إِلَّا إِيَّاهُ لَهُ النِّعْمَةُ وَلَهُ الْفَضْلُ وَلَهُ الثَّنَاءُ الْحَسَنُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ وَقَالَ )ابْنُ الزُّبَيْرِ( كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُهَلِّلُ بِهِنَّ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ
“Allah’tan başka ilah yoktur. Yalnızca O vardır. O’nun ortağı da yoktur. Tüm mülk ve saltanat O’nundur. Eksiksiz övgüler O’na mahsustur. O’nun her şeye gücü yeter. Tüm güç ve kuvvetlerimiz ancak Allah tarafından verilmektedir. Allah’tan başka ibadete layık başka bir ilah yoktur. Biz de yalnızca O’na ibadet ederiz. Sahip olduğumuz her türlü nimet ve ikramlar O’nun tarafından verilmiştir. En güzel övgüler de sadece O’na yakışır. Kâfirler hoşlanmasa bile hayat tarzımızı Allah’tan gelene göre ayarlar ve bütün samimiyetimizle Allah’tan başka ibadet edilecek ilah yoktur deriz.” Abdullah b. Zübeyr (r.a.), Rasûlullah’ın (s.a.v.) her namazdan sonra bu sözleri söylediğini bize aktardı. (Müslim, Mesâcid, 139)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 13

Günümüzde pek çok şarkı sözünde Allah Teâlâ, din, kader vb. mukaddesât ile alay eden ifadelere rastlanmaktadır. Bu sözleri sarf etmek kişinin imânını etkiler mi?
Fıkıh ve kelâm kitaplarımızda “elfâz-ı küfür” isimli bir bahis yer alır. Elfâz-ı küfür, kişinin imandan çıkıp küfre girmesine sebep olan sözler anlamına gelir. Elfâz-ı küfür tamlaması, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Allah Teâlâ’dan getirdiği kesin olarak bilinen vahiyleri ve bunlardan zorunlu olarak çıkan dinî hükümleri (zarûrât-ı dîniyye) inkâr etme özelliği taşıyan bütün sözleri kapsamına alır. Küfrü gerektiren söz ve ifadeler genellikle beş grupta toplanmıştır: 1. Ulûhiyetle ilgili olanlar. 2. Nübüvvete dair olanlar. 3. Kur’ân-ı Kerîm’e ilişkin olanlar. 4. İslâmî ilimlere ve İslâm âlimlerine dair olanlar. 5. Çeşitli konulara dair olanlar. Âlimlerin çoğunluğu, söylediği sözün küfre götürdüğünü bilmeyen ve elfâz-ı küfrü hata, sonucu telaffuz eden kimsenin kâfir olmayacağı görüşünde birleşmiştir. Ancak şaka yapmak veya eğlenmek amacıyla elfâz-ı küfürden olduğu hususunda ittifak edilen sözleri sarfeden kişinin en azından kazâî (şer’î) açıdan kâfir sayılacağı kabul edilmiştir (Kılavuz, A. Sâim, “Elfâz-ı Küfür”, DİA, XI, 26-27).

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 14

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَى إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
“Kitapta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi.”(Meryem Sûresi, 51)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 14

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا قَالَ عَبْدٌ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ قَطُّ مُخْلِصًا إِلَّا فُتِحَتْ لَهُ أَبْوَابُ السَّمَاءِ حَتَّى تُفْضِيَ إِلَى الْعَرْشِ مَا اجْتَنَبَ الْكَبَائِرَ

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Büyük günahlardan kaçındığı müddetçe, eğer bir kul ihlâslı olarak ‘Lâ ilâhe illallah’ derse, semânın kapıları arşa varıncaya kadar mutlaka ona açılır.”(Tirmizî, De‘avât, 126)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 14

Kişi kuzeni ile evlenebilir mi?

Bir erkeğin, dinen evlenmesinin yasaklandığı hanımlar Kur’ân-ı Kerîm’de teker teker zikredilmiştir. “Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz.” (en-Nisâ, 4/23) Bu âyet-i kerîmeye göre kadın olsun erkek olsun kişinin, kuzeni ile evlenmesinde dinen bir sakınca yoktur.

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 15

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا إِلاَّ الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّهِ وَأَخْلَصُوا دِينَهُمْ لِلّهِ فَأُولَـئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
“Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın. Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü’minlerle beraberdirler. Allah mü’minlere büyük bir mükâfat verecektir.”(en-Nisâ Sûresi, 145-146)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 15

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ: أَسْعَدُ النَّاسِ بِشَفَاعَتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ خَالِصًا مِنْ قِبَلِ نَفْسِهِ

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyâmet gününde şefâatimle en fazla mesut olacak kişi, tüm kalbiyle veya gönülden ‘Allah’tan başka ilah yoktur’ diyen kişidir.”(Buhârî, İlim, 33)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 15

Allah Teâlâ adına yemin eden kişi, bu yeminini bozarsa ne yapması gerekir?

Yeminini bozan bir kişinin kefâretini yerine getirmesi gerekir. Yemin kefâretinin ne olduğu ve nasıl gerçekleştirileceği de Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmiştir. “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin kefâreti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek veya bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa onun kefâreti üç gün oruç tutmaktır. İste yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin kefâreti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.” (el-Mâide 5/89). Âyet-i kerîmeye göre günümüzde oruç kefâreti; 10 fakiri doyurmak ya da giydirmektir. Eğer böyle bir imkân bulunmuyor ise bu durumda 3 gün oruç tutmaktır.

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 16

قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُوا وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ
“De ki: ‘Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz.’” (el-Arâf Sûresi, 29)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 16

عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَاَلَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه و سلم: حِينَ بَعَثَهُ إلى اليَمَنِ اَخْلِصْ دِينَكَ يَكْفِكَ العَمَلُ القَلِيلُ

Mu‘âz b. Cebel’den (r.a.) aktarıldığına göre Rasûlullah (s.a.v.) onu Yemen’e gönderirken şöyle buyurdu: “Dininde ihlâslı ol. O zaman sana (farzların dışında) az amel de yeter.”(Hâkim, Müstedrek, IV, 341)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 16

Erkeklerin altın zinet eşyası kullanmalarının hükmü nedir?

Sahabeden gelen rivâyetlere göre Rasûlullah (s.a.v.) erkeklerin altın yüzük takmalarını yasaklamıştır (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Libâs, 3). Yine Hz. Ali’den (r.a.) gelen bir rivâyet de şöyledir: “Rasûlullah’ı (s.a.v.) gördüm. Sağ eline ipeği sol eline altını alıp: “Şüphesiz bunun ikisi de ümmetimin erkeklerine haram kılınmıştır” buyurdular.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 11). Bu hadîs-i şerîflere bakarak erkekler için altın yüzük kullanmanın Rasûlullah (s.a.v.) tarafından yasaklandığı sonucuna varabiliriz.

ÂYET-İ KERÎME VE MEALİ: 17

وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
“Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler. Allah onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Ancak Allah’ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir.”(es-Sâffât Sûresi, 158-160)

HADÎS-İ ŞERÎF VE MEALİ: 17

عَنْ سَهْلِ بْنَ أَبِي أُمَامَةَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: مَنْ سَأَلَ اللَّهَ الشَّهَادَةَ بِصِدْقٍ بَلَّغَهُ اللَّهُ مَنَازِلَ الشُّهَدَاءِ وَإِنْ مَاتَ عَلَى فِرَاشِهِ

Sehl b. Ebî Ümâme’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Nebî (s.a.v) şöyle buyurdu: “Her kim şehit olmayı Allah’tan samimiyetle isterse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitlerin derecesine ulaştırır.”(Müslim, İmâre, 157)

İLMİHÂL SORUSU VE CEVABI: 17

Oruca niyet nasıl yapılır?
Niyet, ibadetlerin kabulünün ön şartıdır. Niyetsiz yapılan amel ibadet değeri kazanmaz. Niyetin asıl gerçekleştiği yer kalptir. Bu da yapılacak ibadete başlama sırasında o ibadetin bilincinde olmakla gerçekleşir. Niyetin dil ile söylenmesi, kalben yapılan niyetin dışa vurulmasından ibaret olup, menduptur. Buna göre her ibadette olduğu gibi oruçta da kalben niyet etmek yeterlidir. Oruç için niyetin vakti, akşam namazı vaktinin girmesiyle birlikte başlar. Oruç için sahura kalkılması fiili bir niyettir. Kişi sahura kalkmamış olsa bile sabah bu bilinç içinde ise niyetli sayılır. Ramazan orucu ile günü belirlenmiş adak orucu ve nafile oruçlarda niyet etme zamanı, öğle namazına yaklaşık bir saat kalana kadar devam eder. Bunların dışındaki, kefaret, kaza, günü belirlenmemiş adak oruçlarında ise “imsak”tan önce niyet edilmesi gerekir.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 18
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. (Bakara 185)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 18
وعَنْ أَبي سَعيدٍ الخُدْريِّ رَضيَ اللَّه عنهُ قال : قالَ رسولُ اللَّهِ : « مَا مِنْ عبْدٍ يصُومُ يَوماً في سبِيلِ اللَّه إِلاَّ باعَدَ اللَّه بِذلك اليَومِ وجهَهُ عَن النَّارِ سبعينَ خرِيفاً » متفقٌ عليه .
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:”Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ,  bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.”Buhârî, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167-168

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 18
Ramazanda oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?

Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Orucun sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kasdıyla, gerekli olmadığı halde ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 19
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ 
“Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı”. (Bakara Suresi 183)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 19
وعَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ : « إِنَّ فِي الجَنَّةِ باَباً يُقَالُ لَهُ : الرَّيَّانُ ، يدْخُلُ مِنْهُ الصَّائِمُونَ يَوْمَ الْقِيامةِ ، لا يَدْخُلُ مِنْه أَحَدٌ غَيرُهُمْ ، يُقاَلُ: أَيْنَ الصَّائمُونَ ؟ فَيَقُومُونَ لاَ يَدْخُلُ مِنْهُ أَحَدٌ غَيرُهُمْ ، فإِذا دَخَلُوا أُغْلِقَ فَلَمْ يَدْخُلْ مِنْهُ أَحَدٌ»
Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:”Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse  girmez.” (Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 19
Sabah namazının sünneti ile farzı arasında kaza namazı kılınır mı?
Sabah namazının sünneti ile farzı arasında kaza namazı kılınabilir. Ancak bu esnada nafile namaz kılmak mekruhtur (Merğınani, Hidaye, I, 40).
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 20
هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ
“O (Allah), sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşâbih ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar”. (Al-i İmran Sûresi, 7)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 20
سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِذَا فَرَغَ أَحَدُكُمْ مِنَ التَّشَهُّدِ الآخِرِ فَلْيَتَعَوَّذْ بِاللَّهِ مِنْ أَرْبَعٍ مِنْ عَذَابِ جَهَنَّمَ وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ وَمِنْ شَرِّ الْمَسِيحِ الدَّجَّال»ِ
Ebû Hureyre (r.a) Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Biriniz son teşehhüdü bitirdiği zaman dört şeyden; Cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve mesih-deccâl’ın fitnesinden Allah’a sığınsın.” (Ebu Davud, Salat, 178, 179)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 20
Akşamleyin yatmadan önce yemek yiyip oruç tutmaya niyet eden kişi gece uyandığında henüz imsak vakti girmeden yemek yiyip su içebilir mi?
“İmsak”, sabah namazının girişini ve orucun başlayıp vaktini ifade eder. Oruç tutacak kişinin bu andan itibaren yeme içmeye son vermesi gerekir. Ancak, oruca niyet zamanı ile oruca başlama zamanının çakışması şart olmadığı için daha önceden de niyet edilebilir.
Bu itibarla, yatmadan önce yemek yiyip oruç tutmaya niyet eden kişi, geceleyin uyandığında imsak vaktine kadar yiyip içebilir.
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 21
وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ

“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz gerekli çalışmayı yapmazsanız yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur”. (Enfal Sûresi, 73)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 21
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : سَتَكُونُ فِتَنٌ الْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْقَائِمِ ، وَالْقَائِمُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْمَاشِى ، وَالْمَاشِى فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِى ، مَنْ تَشَرَّفَ لَهَا تَسْتَشْرِفْهُ ، فَمَنْ وَجَدَ فِيهَا مَلْجَأً أَوْ مَعَاذًا فَلْيَعُذْ بِهِ
Ebû Hureyre (r.a): Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu, demiştir: “Yakın gelecekte birtakım fitneler olacaktır. Fitne zamanında (ona karışmayıp) oturan kişi, ayakta durandan hayırlıdır. O zaman ayakta duran da (fitne sebeplerini hazırlamaya) gidenden hayırlıdır. Bu yolda yürüyen de bilfiil fesada çalışandan hayırlıdır. Her kim fitne olacağını bilip de, onu hoş görmeğe çalışırsa, muhakkak onun kahrına uğrar. Her kim o fitne zamanı iltica edecek veya sığınacak bir yer bulursa, hemen sığınsın (fesatçılara karışmasın)” (Buhari, Fiten, 9)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 21
Sahurda ezan bitene kadar yemek yenilebilir mi?
İmsak vakti ezan ile değil, tan yerinin ağarması ile başlar. Bu sebeple ezan okunsun okunmasın imsak vaktinin başlaması ile yeme içmeye son vermek gerekir. Ezanın imsak vaktinden önce okunması, ezanla birlikte oruca başlamayı zorunlu kılmadığı gibi, ezanın geç okunması hâlinde de imsak vaktinin girmesinden sonra yiyip içmek caiz olmaz.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 22
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِندَ اللّهِ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Sana haram ayda (recep, muharrem, zilka’de, zilhicce ayları) savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır”. (Bakara Suresi, 217)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 22
عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُوشِكُ أَنْ يَكُونَ خَيْرَ مَالِ الْمُسْلِمِ غَنَمٌ يَتْبَعُ بِهَا شَعَفَ الْجِبَالِ وَمَوَاقِعَ الْقَطْرِ ، يَفِرُّ بِدِينِهِ مِنَ الْفِتَنِ
“Ebû Saîd (r.a) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yakında (öyle fenalıklar meydana gelecek ki) bir Müslüman’ın, kendi dinini fitnelerden selâmete kaçırmak için, dağ başlarında gezdirip, yağmur sularının düştüğü yerlerde (yani vadiler ve sahralarda) güdeceği davarları, en hayırlı malı olacaktır”” (Buhari, İman, 12)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 22
Anne Babasının yaşadığı beldeye giden kişi seferi olur mu?
İnsanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde sürekli olarak barınmayı kastettiği yere asli vatan (vatan-ı asli) denir. Yetişkin bir kimse doğup büyüdüğü ya da sürekli yaşamak üzere temelli yerleştiği asli vatanını terk edip herhangi bir sebeple sürekli yaşamak üzere bir başka yere yerleşirse burası onun asli vatanı olur ve eski asli vatanının hükmü ortadan kalkar. Eski asli vatanında anne babasının veya yetişkin çocuklarının bulunması durumu değiştirmez. Tercih edilen görüş budur (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, I, 532).
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 23
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلّهِ فَإِنِ انتَهَواْ فَلاَ عُدْوَانَ إِلاَّ عَلَى الظَّالِمِينَ
“Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla (müşriklerle) savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.” (Bakara Sûresi, 193)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 23
عَنْ أَنَسٍ أَنَّ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُولُ : اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَالْبُخْلِ وَالْهَرَمِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ وَفِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ»
Enes (r.a)’ten rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlıktan, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.” (Nesai, İstiâze, 6)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 23
Secdede ayakların yerden kesilmesi namaza zarar verir mi?
Secde ederken, rüknü yerine getirecek kadar bir süre ayak parmaklarından birinin yere dokunması yeterlidir. Ayakların en az birisi bu kadar süre ile yere dokunmazsa namaz sahih olmaz (Şürunbülali, Meraki’l felah, 85-86)
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 24
وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُواْ أَيْنَ شُرَكَآؤُكُمُ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
“Müşriklerin hepsini kıyamet gününde toplayıp sonra onlara: “ Hani, nerede Allah’a eş sayarak o tapınmış olduğunuz ortaklarınız?” deriz. (En’am Suresi 22)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 24
عَنْ عَرْفَجَةَ بْنِ شُرَيْحٍ قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم : إِنَّهَا سَتَكُونُ بَعْدِى هَنَاتٌ وَهَنَاتٌ وَهَنَاتٌ – وَرَفَعَ يَدَيْهِ – فَمَنْ رَأَيْتُمُوهُ يُرِيدُ تَفْرِيقَ أَمْرِ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم وَهُمْ جَمِيعٌ فَاقْتُلُوهُ كَائِنًا مَنْ كَانَ مِنَ النَّاسِ
Arfece b. Şüreyh (r.a)’ten rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Benden sonra fitne, fesat ve kötülükler olacaktır.” Ellerini kaldırarak: “Kimin, bir gaye uğrunda birleşen Muhammed ümmetini parçalamak ve düzenini bozmak istediğini görürseniz, bu kişi kim olursa olsun onu mutlaka bertaraf ediniz.” (Nesai, Muharebe, 6)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 24
Oruçlu iken boy abdesti almak / banyo yapmak orucu bozar mı?
Ağız veya burundan su yutulmadıkça yıkanmakla veya gusül abdesti almakla oruç bozulmaz. Nitekim Hz. Aişe ile Ümmü Seleme validelerimiz, Peygamberimiz (s.a.s.)’in Ramazanda imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir (Buhârî,”Savm”, 25).

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 25
وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır. (Enfal Sûresi, 28)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 25
سَمِعْتُ أَبَا مُوسَى يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ بَيْنَ أَيْدِيكُمْ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِى كَافِرًا وَيُمْسِى مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا الْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْقَائِمِ وَالْقَائِمُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْمَاشِى وَالْمَاشِى فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِى » . قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ « كُونُوا أَحْلاَسَ بُيُوتِكُم»ْ
Ebû Musa (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur. “Şüphesiz önünüzde karanlık gecenin bölümleri gibi fitneler vardır. (O zaman) kişi mümin olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacaktır. O fitne esnasında oturan ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen de koşandan daha hayırlıdır.” Rasûlullah (s.a.v)’e: “Bize ne emredersiniz?” dediler. “Evinizin çulları (gibi)” olunuz” (fitneden kaçınınız) buyurdu. (Ebu Davud, Fiten ve Melahim, 2)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 25
Hangi şeyler orucu bozup sadece kazayı gerektirir?
Yolculuk, hastalık, ileri derecede yaşlılık gibi meşru bir mazerete dayalı olarak bozulan orucun, sadece kaza edilmesi gerekir. Ayrıca, kasıt olmaksızın yemek-içmek; beslenme amacı ve anlamı taşımayan, yenilip içilmesi mutat olmayan veya insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi orucu bozar ve sadece kazasını gerektirir. Mazeretsiz olarak Ramazan orucunu tutmamak büyük günah olup, ayrıca bundan dolayı tövbe ve istiğfarda bulunmak gerekir. Ramazan ayı günahların affı için bir fırsattır. Diğer günlerde tutulan oruç, kıymet itibariyle Ramazanda tutulan orucun yerini tutamaz.
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 26
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd ederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. (Bakara Suresi, 30)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 26
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ سَتَكُونُ فِتْنَةٌ صَمَّاءُ بَكْمَاءُ عَمْيَاءُ مَنْ أَشْرَفَ لَهَا اسْتَشْرَفَتْ لَهُ وَإِشْرَافُ اللِّسَانِ فِيهَا كَوُقُوعِ السَّيْفِ
Ebû Hureyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İleride sağır, dilsiz ve kör fitneler olacak. Kim fitnelere yaklaşırsa, onlar da o şahsı kendilerine çekerler. Dilin fitnelere dalması kılıç darbesi gibidir.” (Ebu Davud, Fiten ve Melahim, 3)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 26
Damat ve geline zekât verilebilir mi?
Fakir olan damada ve geline zekât verilebilir. Çünkü bunlarla zekâtı veren kişi arasında usul ve fürû ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, Riyad 1423/2003, III, 172, 293).
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 27
لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلاَّ خَبَالاً ولأَوْضَعُوا خِلاَلَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفِيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ
“Eğer onlar da (münafıklar da) sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.” (Tevbe Sûresi, 47)
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 27
عَنْ مَعْقِلِ بْنِ يَسَارٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ صلى الله عليه وسلم « الْعِبَادَةُ فِى الْهَرْجِ كَهِجْرَةٍ إِلَىَّ»
Makil bin Yesar (r.a)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Herc (fitne-fesat dönemin)’de ibadet etmek, benim yanıma hicret etmek gibi (faziletli)dir.” (İbn Mâce, Fiten, 14)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 27
Bir firmanın çalışanlarına dağıttığı yardımlar, zekât yerine sayılabilir mi?
Zekât esas olarak fakirin hakkıdır. Kimlere ve nerelere verileceği Kur’an-ı Kerim’de belirlenmiştir (Tevbe, 9/60). Buna göre firma tarafından yapılacak olan yardım ve bağışların zekâta mahsup edilebilmesi için bağışların;
Zekât niyetiyle verilmesi,
Kendilerine mal veya para verilen kişilerin zekât alması caiz olanlardan olması,
Zekât olarak verilen para veya malların kurumların ihtiyaçlarına harcanmaması gerekir.
AYET-İ KERİME VE MEALİ: 28

وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فى سَبيلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌ بَلْ اَحْيَاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

“Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız”. (Bakara Sûresi154)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 28

وعَنْ أنَسٍ ، رضي اللَّه عنْهُ ، أنَّ النبيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ : « ما أَحدٌ يَدْخُلُ الجنَّة يُحِبُّ أنْ يرْجِعَ إلى الدُّنْيَا ولَه ما عَلَى الأرْضِ مِنْ شَيءٍ إِلاَّ الشَّهِيدُ ، يتمَنَّى أنْ يَرْجِعَ إِلى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ »

Enes (r.a.)’ den rivayet edildiğine göre, Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdu:”Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.” (Buhârî, Cihâd, 21)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 28

İğne yaptırmak, hastaya serum ve kan vermek orucu bozar mı?

İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de,aynı hükme tabidir.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 29
وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَآ أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
“Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır”. (Ra`d Sûresi, 25)
islami sohbet

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 29
حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ – رضى الله عنهما – قَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « الْفِتْنَةُ مِنْ هَاهُنَا » . وَأَشَارَ إِلَى الْمَشْرِقِ.
Abdullah ibn Umer (r.a): Ben Peygamber (sav)’den eliyle doğu tarafına işaret ederek “fitne işte şuradandır” buyururken işittim, demiştir. (Buhari, Talak, 24)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 29

Bayram günü oruç tutulabilir mi?
Ramazan bayramının birinci gününde, Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Çünkü bugünler ziyafet, yeme, içme ve sevinç günleridir.

AYET-İ KERİME VE MEALİ: 30
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla (kafirlerle) savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir”. (Enfal Sûresi, 39)

HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ: 30
مَنْ دَلَّ عَلَى خَيْرٍ فَلَهُ مِثْلُ أَجْرِ فَاعِلِهِ
Hayra yönlendiren kimseye o hayrı işleyen kimsenin sevabı kadar sevap verilir.(Müslim, 3/1506)

İLMİHAL SORUSU VE CEVABI: 30

Erkek boşadığı eşi ile tekrar evlenebilir mi?

Dinen boşama üç kere ile sınırlandırılmıştır. Bir ve ikincilerde eşlerin yeniden birleşme imkanı vardır (Bakara, 2/229). Kişi ric’i (dönüşü olan) talak ile boşadığı eşine, iddet süresi içinde nikaha gerek kalmadan, iddet süresi bitmiş ise yeni bir nikah akdi ile dönebilir. Bain talakta ise iddet içinde bile olsa ancak yeni bir akitle dönebilir. Üçüncü kez boşamadan sonra ise kesin ayrılık gerçekleşir (İbnRüşd, Bidayetü’l-müctehid, Kahire, II, 105-110). Bu durumda, kadın başka bir şahıs ile hileli olmayan bir evlilik yapmadıkça ve bu evlilik boşama ya da ölüm ile sona ermedikçe ilk eşi ile tekrar bir araya gelmeleri mümkün değildir (Bakara, 2/230).


Bir önceki yazımda « makalem var.
admin

Doğru, Güzel ve Adil olan her şeyi sever, efendiliğe bayılır. Yalandan dolandan ikiyüzlülükten nefret eder.

ETİKETLER :

Yorumlar



Bir Yorum Yazmak İstermisiniz ?