Allah Aşırı Gidenleri Sevmez
ALLAH, AŞIRI GİDENLERİ SEVMEZ
Sahabeden üç kişi Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in eşlerine
gelerek onun ibadet hayatı hakkında sorular sordular.
Peygamber Efendimizin ibadet hayatı kendilerine anlatılınca,
içlerinden biri, “Bundan böyle geceleri daima namaz
kılacağım.” dedi. Diğeri, her daim oruç tutacağını, üçüncüsü
de hiç evlenmeyeceğini söyledi. Onlar böyle konuşurken
Rahmet Elçisi (s.a.s) çıkageldi ve şöyle diyerek aşırılıktan
kaçınmaları hususunda onları uyardı: “Allah’a yemin
ederim ki, ben aranızda Allah’tan en çok korkan ve O’na
en bağlı olanım. Bazen nafile oruç tutarım bazen tutmam.
Hem namazımı kılar hem uykumu uyurum; hem de
evlenirim. Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse, o
benden değildir.”1
Rabbimizin kâinata koymuş olduğu mizan son derece
hassas bir denge üzerindedir. Bu dengeden ufacık bir sapma
bile evrende korkunç felaketlere yol açabilmektedir. Küçük
kâinat diye nitelenen insan da aynı şekilde hassas bir
dengeyle yaratılmıştır. Bu dengede görülecek sapmalar,
zamanla insanı aşırılıklara götürür; ruh ve beden
bütünlüğünde bozulmalara yol açar. Dolayısıyla dengeli bir
hayat için ruh ve beden, madde ve mâna, dünya ve âhiret
birbirine feda edilemeyecek öneme sahiptir.
Kardeşlerim!
Mümin için hayatın ölçüsü, her türlü aşırılıktan
sakınmaktır. Ne dünya için ahiretten, ne de ahiret için
dünyadan geçmektir; asıl denge, bu ikisi arasında sımsıkı bir
bağ kurabilmektir. Müminin ölçüsü, hayat boyu dalâletten
kaçıp hidayete iltica etmektir. Rahman’ın emrine sadakat,
Resûl’ün yoluna ittibâdır.
Kardeşlerim!
İtidal sahibi mümin olabilmenin yolu önce dengeli
şahsiyet olabilmekten geçer. Lokman (a.s), oğluna
“Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt!”
2 diye öğüt verirken
kişiliğin Rabbimizin koyduğu fıtrata ve tertemiz öze uygun
olması gerektiğini ifade etmiştir. Namazın belli vakitlerde
farz kılınışı, günde beş vakit dilimizden dökülen “bizi doğru
yola ilet” duası, Furkan Suresindeki infakta orta yolun
izlenmesi öğüdü, Kasas suresindeki “Allah’ın sana verdiği
şeylerde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini
unutma”3
ayet-i kerimesi fıtratta var olan bu dengenin
korunması gerektiğini bildirir.
Kardeşlerim!
Mümin, övgüsünde yergisinde, sevincinde kederinde,
öfkesinde sükûnetinde itidal sahibi olandır. O, yemesinde
içmesinde, giyiminde kuşamında, kazancında tüketiminde
aşırılıktan kaçınandır. Rabbimiz, hayat yüklü mesajlarıyla
bizi dosdoğru bir yola erdirmek ve erdemli bir insan kılmak
ister. Bunun için Kerim Kitabında, hayatımızın her kesitiyle
ilgili uymamız gereken ölçüler tayin eder. Mademki hududu
belirleyen Allah’tır; kul olarak bize düşen, İbrahim misali
hudûdullaha sadakattir; İsmailî bir teslimiyettir.
Rabbimiz, “Ey iman edenler! Allah’ın size helal
kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin
ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah
haddi aşanları sevmez.”4
buyurmak suretiyle aşırılıkları
yasaklar ve dinin sınırlarına riayet etmemizi emreder.
Peygamberimiz (s.a.s) de, şu hadisiyle her konuda olduğu
gibi ibadet hayatımızda dahî itidal sahibi olmamız gerektiğini
vurgular: “Din kolaylıktır. Bir kişi takatinin üstünde
ibadete kalkışırsa din karşısında aciz kalır. Bunun için
aşırıya kaçmayınız, dosdoğru yolu tutunuz ve (salih
amellerden alacağınız mükâfattan ötürü) sevininiz.”5
Kıymetli Kardeşlerim!
Günümüzde pek çok sıkıntının kaynağında hayatın sırrı
olan dengenin alt üst edilmiş olması yatmaktadır. Ruh-beden
bütünlüğü bozulduğu için niceleri hayatı
anlamlandıramamakta ve ruhsal bunalımlar içinde
savrulmaktadır. Maddeye gark olmuş, ancak manevî dünyası
alabildiğine fakir kalmış nice insanlar vardır. Dünyanın bir
yerinde insanlar açlıktan ölürken, bir başka yerinde israfın
her çeşidi sergilenmektedir. Birileri kurşunlar, bombalar,
esaretler, işkenceler altında yaşam mücadelesi verirken
kimileri alabildiğince haz ve hız peşinde koşmaktadır.
Kimileri, yüce dinimizi şiddet, terör, vahşet, katliam kaynağı
olarak gösterme çabasındayken ne yazık ki kimileri
aşırılıkları ve sınır tanımazlıklarıyla buna çanak tutmaktadır.
Değerli Müminler!
Zikredilen bütün bu olumsuzlukların reçetesi, insanlığa
hidayet ve şifa kaynağı olarak indirilen Yüce Kur’an’dır.
Alemlere rahmet, rehber ve en güzel örnek olarak gönderilen
Muhammed Mustafa (a.s.)’dır. Yeter ki bizler Kur’an’a ve
Resûlullah’a sadakatle, teslimiyetle, itaatle gönül verelim.
Hutbemi Peygamberimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği şu
dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbim! Bütün işlerimdeki
ölçüsüzlüğümü, cahilliğimi ve hatamı bağışla. Sen bunları
benden daha iyi biliyorsun.
Allah’ım! Açıktan ve gizli olarak yaptığım,
yapacağım bütün günahlarımı, kusurlarımı bağışla. Sen,
öne alan ve önce olansın. Sen, geriye bırakan ve sonsuz
olansın. Senin her şeye gücün yeter.”
6
1 Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5.
2 Lokmân, 31/18.
3 Kasas, 28/77.
4 Mâide, 5/87.
5 Buhârî, İmân, 29.
6 Buhârî, Deavât, 60; Müslim, Dua ve Zikir, 70.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü