Modern Zamanda Hicret
Hicret, sadece bir yerden bir yere varmak, yolculuk yapmak değildi elbet. Hicret Allahü Teala’nın rızası ve Rasullüllah’ın gittiği yolda Onun istediği yere, istediği şekilde varmaktı. Ve varırken, bütün engelleri aşarak, maksuda ulaşmaktı…
Hicret, sadece bir yerden bir yere varmak, yolculuk yapmak değildi elbet. Hicret Allahü Teala’nın rızası ve Rasullüllah’ın gittiği yolda Onun istediği yere, istediği şekilde varmaktı. Ve varırken, bütün engelleri aşarak, maksuda ulaşmaktı…
Hicreti sadece yaşanmış bitmiş bir hadise, yolculuk olarak kabul eden bütün hatalar zincirini kırmalıyız. Peygamber Efendimiz’in, bizlere vermek istediği hicret hadisesindeki mesajı çok iyi anlamalıyız. Ve kişi dinini ve inancını rahat bir şekilde yaşayamadığı halde, Allahü Teala’nın emri olan hicretini gerçekleştirmiyorsa, o kişinin içinde bulunduğu zanlar yavaş yavaş imanını zedeleyecektir.
Allahü Teala, insanlardaki bu gibi durumlarda, mazeret beyan edenler için, daha da önemlisi iman edenlerin dünyada da iyi bir hayat yaşamaları için hicret emrini Kuran’ı Kerim’in birçok muhtelif ayetlerinde zikretmiştir.
“Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer ve genişlik bulur. Kim Allah’a ve Rasülüne itaatle hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, onun ecri (mükafatı) gerçekten Allah’a düşmüştür. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa suresi, Ayet 100)
Bununla birlikte kişi hangi çağda olursa olsun, Allah’ın kendisinden yapmasını istediği fiilleri gerçekleştirmek istiyor; lakin toplum ve kültürel yapı buna müsaade etmiyorsa, o kişi yer yüzünde uygun bir meslek ve iş üzere harekete geçmek zorundadır. “Yer yüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar geldi…” ayetindeki tecelliyle suçlu duruma düşmemek için yapay ve suni mazeretlerle kendini avutmamalıdır.
Allah’a iman ettiğini söyleyen her mü’minin, inancını yaşayamadığı ortamdan uzaklaşması ve bu uğurda sahabeler gibi gerekiyorsa her şeyini feda etmesi gerekmektedir. Allahü Teala, Tebük seferine gitmek istemeyen, cihada kayıtsız kalan, Peygamberimizin tabiriyle hicret etmeyenlere şöyle seslenmektedir: “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda cihada çıkın.” denilince olduğunuz yere (arza) yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az bir şeydir.” (Tevbe Suresi, Âyet 38)
Rasulüllah niçin hicret etmişti?
Hicret emrini ifade eden ayeti kerimede, Rabbimiz Peygamber Efendimiz’e hicret emrini verirken yapacağı hicreti, Rabbinden hoşnut ve doğrulukla dilemesini ve Onun rızasına ulaşmayı istemekte, gideceği yerde doğruluk ve hoşnutluk aramayı, varacağı yerde de yine Allah’ın rızasına ulaşmayı istemekte, kolaylık ve güzellikle hicrete başlamayı buyurmaktadır.
Geldikleri Sevr Mağarası’nda Yüce Mevla’ya sığınan ve Ondan yardım bekleyen ve ancak Onun korumasına güvenen sevgili Peygamberimiz, müşrikler mağara önüne geldiklerinde, Hazreti Ebu Bekir’in endişelendiğini görünce, sükunetli ve güven dolu o hâlinden emin olarak: “Lâ tahzen innallahe meana” (Üzülme, müteessir olma ya Ebâ Bekir, Allah bizimle beraberdir.) demişti.
Allahü Teala’nın emriyle hicretini yine Allahü Teala’nın yolunda yapan Peygamber Efendimiz ve o değerli ashabı (Salat ve selam onların üzerine olsun), küfür ve sapıklık içerisindeki müşriklere karşı hicretlerini yapmışlardı.
Günümüzde hicret
Günümüzde hicret amellerimizden, ibadetlerimizden alıkoyan şeylere karşı olmalıdır. İbadetimize ve inancımıza müdahale eden onları kısıtlayan meslek ve yerlerden feragat edebilmektir. Para ve mal hırsından vazgeçip “Müslümanca yaşamanın” güzergâhında yol almaktır. Hicret, sadece bir yerden bir yere varmak, yolculuk yapmak değildi elbet. Hicret Allahü Teala’nın rızasında, Rasullullah’ın gittiği yolda Onun istediği yere, istediği şekilde varmaktı. Ve varırken, bütün engelleri aşarak, maksuda ulaşmaktı…
Mektubatı Şerife’de İmam-ı Rabbani Hazretleri günümüzde hicretin nasıl olacağı hususunda yol gösteriyor. “Eshâb-ı Kehf, din düşmanları, her tarafı kapladığı vakit, kalplerindeki imanı korumak için, başka yere hicret etmeleriyle yüksek derecelere ulaştılar. Hicret yaparak din düşmanları arasından çıktıkları için şerefli oldular.” Kur’an-ı Kerim’de “Kehf Suresi” ile halleri güzel bir numune olarak Ümmet-i Muhammede zikredildi.
“Eshâb-ı Kehf gibi hicret edemeyen, bâtın yolu ile hicret etmeye çalışmalıdır. Düşmanlar arasında bulunurken, gönülleri, onlardan ayrı, uzak olmalıdır. Allahü Teâlâ, bu suretle de, saadet kapılarını açar. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte, ‘Fitnenin, fesâdın çoğaldığı zamânda ibâdet etmek, hicret ederek benim yanıma gelmek gibidir.’ buyurdu.”
Görülüyor ki, ibadet etmede güçlük olması, ibadetlerin şerefini artırmakta, sevâbı kat kat çoğaltmaktadır. İbadet dünyamıza uygun olmayan haller ve yerlerden hicretin mükâfatı da fazla olacaktır. Peygamberimiz bir hadisi şerifinde “Kim, dini için bir yerden başka bir yere, bir karış olsa dahi, giderse cenneti kendine vacib kılar.” buyurarak hicretin iş ve meslek nisbetinde de olabileceğini sarih bir şekilde işaret ediyor.