Kâbe ve zemzem suyu

“İçimi şifa mübarek su” [1]
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kabe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için böyle yaptım. Sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir, onları ürünlerden rızık landır, umulur ki şükrederler.” [2]
a) Zemzem’in Tarihçesi:
Hz. İbrahim, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen Peygamberlerden birisidir. Peygamberimiz (sav)’in de atasıdır. Putlara tapmadığı ve putları kırdığı için Nemrut tarafından ateşe atılmış ve ateş onu yakmamıştır. Bu olaydan sonra Hz. İbrahim, memleketi olan Urfa’dan ayrılmış, önce Şam’a sonra da Mısır’a yerleşmiştir. Mısır KraIı, İbrahim (as)’ın çok güzel eşi Sare’ye sahip olmak istedi. Sare’nin Allah’a yalvarması neticesinde Kral titremeye başlamış ve emeline ulaşamamıştı. Başına bir kötülük geleceğinden korkarak Sare’yi Hz. İbrahim’e geri verdi ve kendisine Hacer isminde bir cariye hediye etti. Sare de kölesi olan Hacer’i kocası Hz. İbrahim’e hibe etti.
Hacer anamız Hz. İsmail’i dünyaya getirince, Sare onları kıskandı. Hacer’i ve İsmail’i yanlarından çıkarması husunda Hz. İbrahim’den söz aldı. Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakkın emri üzerine hanımı Hacer anamızı ve henüz süt emmekte olan oğlu İsmail’i Mekke’ye götürdü. O tarihte Mekke’de hiçbir insan yaşamıyordu; susuz, çorak ve kayalık bir yerdi. İçecek su da yoktu. Hz. İbrahim, hanımı ve oğlu için biraz hurma ve bir miktar da su bırakarak, dualarla onları Allah’a emanet ederek oradan ayrıldı. Ayrıldığı sırada Hacer anamız, peşine takılıp ona şöyle diyordu:
“İbrahim! Bizi bu ıssız vadide bırakıp da nereye gidiyorsun? Öyle bir vadi ki ne görüp görüşecek bir insan var, ne de hayat eseri başka bir şey var”. Hacer bunları tekrar tekrar söylediyse de Hz. İbrahim dönüp ona bakmadı bile. Nihayet Hacer anamız ona: “Bizi buraya bırakmanı sana Allah mı emretti? Diye sorunca, Hz. İbrahim: “Evet Allah emretti” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hacer: “Öyle ise Allah bizi unutmaz, O bizi korur” diyerek teslim oldu.
Yiyecek ve içeceğin bulunmadığı bu ıssız vadide yalnız kalmak Hz. Hacer’e çok zor geldi. Ancak kendilerini oraya bırakmasını Hz. İbrahim’e Yüce Allah emrettiğine göre teslimiyet göstermekten başka yapacağı bir şey yoktu. Çünkü rızkı veren Allah elbette kendilerinin durumunu da görüyordu ve onları koruyup rızık landıracaktı.
Bir müddet sonra Hacer’in kırbasındaki su bitti. Suyun bitmesiyle, Hacer’in sütü de kesilecekti. Bu durum bebek için ölüm demekti. Annesi ne yapacağını şaşırdı. Su yok ki içirsin, süt yok ki emzirsin. Hz. İsmail’in ağlamalarına daha fazla dayanamadı en yakınında bulunan Safa tepesine çıktı. Birilerini görebilmek ümidiyle sağa sola baktı. Kimseyi göremeyince de vadiyi geçip Merve tepesine çıktı. Oradan da kimseyi göremeyince Safa ile Merve arasında yedi defa koşarak gidip geldi. En son Merve tepesine çıktığında ansızın bir ses işitti. “Sus ve dinle” dedi kendi kendine. Sonra dikkat kesildi ve o sesi tekrar işitti. Sesin geldiği tarafa bakıp şöyle seslendi: “ Sesin sahibi, sesini bana duyurdun. Eğer imkanın varsa, bize yardım et!”. Şimdiki zemzem kuyusunun bulunduğu yerde Cebrail (as)’i gördü. Topuğu veya kanadıyla toprağı kazıp zemzem suyunu meydana çıkardı. Hacer anne koştu,suyun akmaya başladığını görünce buna çok sevindi. “Dur, dur” manasına “zem zem” dedi ve taşıp dağılmasın, zayi olmasın diye eliyle suyun etrafını kumlarla çeviriyor, havuz haline getiriyor, diğer taraftan da kırbasını doldurmağa çalışıyordu. Su kıymetliydi, sudan istifade edecek İsmail kıymetliydi, İsmail’in neslinden gelecek Mefhar-i Mevcudat (sav) kıymetliydi. Su ise alındıkça yerinden kaynıyor, fışkırıyordu. Sudan kendisi içti oğlu İsmail’i de emzirmeğe başladı. Bu arada Cebrail (as), Hacer anamıza hitaben :
“Sakın, Helak oluruz, zarara uğrarız diye korkmayın. İşte burası Beytullah’ın (Kabe’nin) yeridir. Bu beyti şu çocukla babası yapacaklardır. Muhakkak ki, Cenab-ı Hak o işin ehlini zayi etmez” dedi.[3]
“Zemzem, İsmail’e içecek olarak Allah (cc) tarafından verildi”. [4]
İşte zemzem suyunun ortaya çıkması bu şekilde oldu. Şayet Hz. Hacer zemzem suyun önünü kesmeseydi ve onu kendi haline bıraksaydı bu su bir ırmak olacaktı. Bu tabloyu anlatan Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır:
“Allah, İsmail’in anası Hacer’ e rahmet etsin! Şayet o suyun etrafını çevirmede acele etmeseydi, suyu kendi haline bıraksaydı muhakkak zemzem akan bir ırmak olurdu”. [5]
b) Mekke’nin kuruluşu Zemzem ile başlıyor:
Gözyaşı akan yere rahmet iner, gökyüzü ağlayınca yeryüzü gülüp yeşerirdi ya, Hz. İsmail’in susuzluktan akan birkaç damla gözyaşı vesile olmuş, ezelde takdir edilen rahmet senaryosu başlamıştı. Zemzem Mekke’nin hayat kaynağı oluyor, Mekke’nin kuruluşu da zemzem ile başlıyor.
Su kaynağı belirince Cürhümlülerden bir kafile gelip Hz. Hacer ‘in izniyle ekin bitmez vadiye yerleşti. Hz. İsmail o kabileden evlendi. Babası Hz. İbrahim ile birlikte Kabe’nin temellerini yükseltti. Hz. İsmail’den sonra Mekke ve çevresinin idaresi oğlu Sait’ e kaldı. Sabit’in ölümünden sonra halk arasında bölünmeler ve savaşlar meydana geldi. Bir ara Mekke’nin idaresi Cürhümlülerin eline geçti. İsmail Peygamberin nesli zamanla derlenip toparlandı ve tekrar Mekke’nin idaresini geri aldılar. Cürhümlüler Mekke’yi terk ederken Zemzem kuyusunu kapatıp gittiler. Mekke ve Kabe asıl sahiplerine dönmüştü amma şifa pınarı billur zemzem kuyusu kaybolup gitti. Uzun yıllar kimse onu bulup çıkartamadı.
Hz. İsmail’in çocukları ve torunları gittikçe çoğaldı ve Arap Yarımadasının her tarafına dağıldı. İçlerinden Adnan oğulları, onlardan Mudar oğulları ve onların içinden de Kureyş kabilesi diğerlerinden farklı ve üstün oldu. Kureyş kabilesi içinde ise Haşimiler kolu hepsinden daha çok fazilet ve şeref buldu. Bu gerçeği Sevgili Peygamberimiz şöyle ifade buyurmaktadır:
“Allah, İbrahim oğullarından İsmail’i, İsmail oğullarından Kinane oğullarını, Kinane oğullarından da Kureyş’i, Kureyş’ten de Beni Haşimi, Beni Haşimden de beni seçmiştir.” [6]
c) Zemzem Kuyusunun yeniden bulunması:
Zemzem kuyusunu yeniden açmak ise Mekke reisliği döneminde Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib’e nasip oldu. Abdülmuttalip, gördüğü bir rüya üzerine kuyunun yerini buldu. Kabe civarındaki bu kuyuyu Kureyş’in karşı koymasına rağmen özel mülkiyetine geçirdi ve hacılara su dağıtma (sikaye) görevini üstlendi. Peygamber (sav) Efendimiz, Zemzem kuyusunun hizmetini ve hacılara su temin etme işini Mekke’nin fethinden sonra amcası Hz. Abbas’a teslim etti. Hilafet Abbasilere geçtikten sonra Abbas oğulları bu hizmeti vekiller aracılığı ile görmeğe başladı. Abdullah İbn Zübeyr neslinden olan bir zat, Abbasilerden bu hizmeti bir berat ile aldı. Zübeyr sülalesinden olan “Zemzem Şeyhi” aynı zamanda Kabe’nin de baş müezziniydi.
Bol, bereketli, doyurucu ve kaynağı zengin su manalarına gelen zemzem, Müslümanlar nazarında diğer sulardan farklı ve ayrıcalıklıdır. Kutsal görülmemekle birlikte, onun bereketli ve nitelikli bir su olduğu konusunda İslam’in ilk günlerinden bu yana genel bir kabul vardır. Allah’ın Hz. Hacer ve Hz. İsmail’e, onları vesile kılarak da tüm Müslümanlara ihsan ettiği suyun adıdır Zemzem.
d) Zemzem’in kaynağı:
Kabe’nin yirmi metre kadar doğusunda, Makam-ı İbrahim’e yakın bir yerde bulunan kuyu, günümüzde tavaf alanının altında kalmaktadır. Bir buçuk metre genişliğinde olan Zemzem kuyusundan binlerce yıldır milyonlarca metreküp su çekilmekte, kaynağı ise hala tam olarak bilinmemektedir. Zemzem kuyusu, yakınlarında bulunan irili ufaklı diğer kuyulardan mineral oranı dengesi ve kalitesi bakımından oldukça farklılık arz etmektedir. Kuyuya, çok bol miktarda su gelmektedir. Farklı damarlardan gelen suların hiçbiri zemzem değildir. Kuyu içerisinde birleşerek zemzemi meydana getirmektedir. Üç ana damardan kuyuya sular gelmektedir; Kabe’nin Hacerü-l Esved cihetinden, Merve istikametinden ve Safa tepesi ile Ebu Kubeys dağı arasından suların geldiği tespit edilmiştir. Yakın zamanlarda yapılan ölçümlerde ise zemzemi oluşturan su damarlarının 21 kadar çatlaktan kuyuya sızdığı görülmüştür. En kuvvetli su akımı Kabe yönünden geliyor. Mucizevi bir şekilde, ne kadar su çekiliyorsa o kadar su vermeye devam etmektedir. Bilim adamlarına göre, zemzem suyunun uzun sürede bitme ihtimali söz konusu değildir. [7]
e) Zemzem mübarek bir sudur ve şifa vericidir:
Çeşitli rivayetlerde zemzemin doyurucu ve şifa verici özelliklerinden söz edilir. Hz. Peygamberin risaletini işiten Gifar kabilesinden Ebu Zer, Mekke’ye gelir. Sadece onu sorduğundan dolayı Mekkelilerden bayılıncaya kadar dayak yer Ebu Zer. Kalkıp kendine gelince zemzeme giderek kıpkırmızı olan elbisesindeki kanı yıkar ve suyundan içer. Nihayet bir gece Peygamberimiz ile karşılaşır. Onu İslam selamı ile ilk selamlayan Ebu Zer olur ve Kutlu Elçi ile tanışır. Aralarında şu konuşma geçer: Resulullah (sav) sorar ona: “Ne zamandan beri buradasın?”.
Ebu Zer: ”Tam otuz günden beri buradayım” diye cevap verir. “Peki seni kim doyuruyordu” diye sorar Allah Resulü. Şu cevabı verir Ebu Zer: “ Zemzem suyundan başka yiyeceğim yoktu. Fakat karnımın kıvrımları kaybolacak kadar kilo aldım. Açlık da hissetmiyorum”. Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:
“O zemzem gerçekten mübarektir, o gerçekten doyurucu bir gıdadır.” [8]
Peygamber (sav) Efendimizin ifadesiyle “ Zemzem, “mübarek bir su” ve “ne amaçla içilirse ona yarar sağlar. Şifa için içersen Allah şifa verir. Açlığı gidermek için içersen karnını doyurur, susuzluğunu gidermek için içersen, susuzluğunu giderir. O Cebrail (as)’in kazıp çıkardığı ve Allah’ın İsmail (as)’i suladığı sudur”.[9] Kısaca zemzem; Şifa için içene şifa, gıda için içene gıda, bağışlanma için içene sebeb-i mağfiret, kıyamet gününün susuzluğu için içene en sıkıntılı günde sıkıntı çekmeme vesilesi” olur. Diğer bir rivayet ise şöyledir: “ Zemzemi “ euzü besmele” çekerek korunmak niyetiyle içersen Allah seni korur”. İbn Abbas (ra) der ki, Resulullah (sav): “Yeryüzünde en hayırlı su zemzem suyudur. Açın gıdası ve hastanın şifası ondadır..”.
Yine İbn Abbas (ra) dan: “Biz zemzemi çok doyurucu olarak isimlendiriyorduk ve onun fakirlere ne güzel yardımcı olduğunu görüyorduk”. [10]
Zemzemin aynı zamanda şifa verici bir tarafı olduğu, ateşi düşürdüğü de rivayet edilmektedir. Mekke’de ateşli bir hastalığa yakalanan Ebu Cemre el-Dübei’ye İbn Abbas, “Sendeki bu hastalığı zemzem suyu ile serinlet! Çünkü Resulullah (sav): “Yüksek ateş, cehennemin şiddetli sıcağından bir parçadır. Siz onu su ile, yahut zemzem suyu ile serinletin!” buyurdu.” der.[11]
f) Peygamber (sav) Efendimizin kalbinin zemzem ile yıkanması:
Peygamber (sav) Efendimizin yaşadığı belirtilen bazı olağanüstü hallerde zemzem suyunun zikri çok sık geçer. Kalbinin temizlenmesi ve manevi kirlerden arınması zemzemle olmuştur. Bu rivayetlerden bazıları şöyledir. Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
“Resulullah (sav) çocuklarla oynarken Cebrail (as) yanına geldi. Onu tutup yere yatırdı, kalbini yardı ve oradan bir kan pıhtısı çıkardı ve Resulullah (sav) e: “Şeytanın senden olan nasibi işte budur” dedi. Kalbini altın bir tasın içinde Zemzem ile yıkadıktan sonra yerine koydu ve kapattı. Çocuklar koşarak sütannesine geldiler ve: “ Muhammed’i öldürdüler” diye durumu haber verdiler. Peygamber (sav) Efendimizin yanına geldiklerinde, rengini atmış olduğunu gördüler”. Enes b. Malik bu olayı anlattıktan sonra: “Peygamber Efendimizin göğsünde meleğin diktiği iğnenin izini gördüm” derdi. [12]
“Ben Mekke’de iken evimin tavanı yarılıverdi. Cebrail (as) indi. Göğsümü yardı ve içini zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altın bir leğen getirildi. Leğendeki hikmet ve imanı göğsümün içine boşalttı. Ardından göğsümü kapattı.[13] Ardından Cibril elimden tutup beni dünya semasına doğru (Mi’rac’a) çıkardı.[14] Hadisin devamında Mi’rac kıssasının tamamı anlatılır.
g) Peygamber (sav) Efendimizin içmeğe doyamadığı zemzem suyu:
Resulullah (sav)’in Mekke’de iken içmeye doyamadığı, oradan uzak kaldığı günlerde de özlemini çektiği bir sudur zemzem. Hayatının son yıllarında Mekke’den zemzem suyu getirttiği rivayet edilir. Mekke’deki Süheyl b. Amr’a bir mektup yazarak, mektubu alır almaz kendisine, Medine’ye zemzem göndermesini ister. Süheyl de, derhal iki kap dolusu zemzem gönderir Medine’ye, Kutlu Elçi’ye.[15] Resulullah (sav)’ın zemzemi yanında taşıdığını haber veren Hz. Aişe (ra), kendisi de hac günlerinde zemzemi yanında bulundururdu.[16]
Bayramın ilk günü Kabe’deki tavafını tamamladıktan sonra zemzemin sakiliğini yapan Abdülmüttalib oğullarının yanına giden Peygamber (sav) Efendimize, bir kova zemzem takdim ederler. Peygamber (sav) Efendimiz bu kova zemzemden içer.[17] Bazı rivayetlerde Peygamberimizin (sav) bu kovadan ayakta olduğu halde zemzem içtiğini haber verirken,[18] bazı rivayetlerde ise, zemzem suyundan içerken Peygamberimizin devesinin üzerinde olduğu anlatılır.[19]
h) Zemzem suyunu içme adabı ve duası:
Mübarek zemzemi içmenin de belli bir adabı vardır. Nitekim zemzem kuyusundan geldiğini söyleyen bir şahis ile İbn Abbas arasında şöyle bir konuşma geçer:
“Zemzemden layıkıyla içtin mi?”,
“Bu Nasıl olur?” diye sorar.
“Zemzem içerken Kabe’ye yönel, Allah’ın ismini an, üç nefeste ondan kana kana iç. Zemzem suyunu böylece içtikten sonra Yüce Allah’a hamd et. Çünkü Resulullah (sav): “Bizimle münafıklar arasındaki ayırt edici fark, onların zemzemden kana kana içememeleridir.” Buyurdu.[20]
İbn Abbas (ra)’dan gelen bir rivayette, Peygamber (sav)’in zemzem suyunu ayakta olduğu halde içtiği rivayet edilir. İbni Abbas şöyle der: “Ben Resulullah (sav)’a zemzem ikram ettim, onu ayakta içti.”[21] Bilindiği üzere Peygamberimiz bir hadislerinde ayakta su içmeyi yasaklamıştır.[22] İmam Suyuti; Peygamber (sav) Efendimizin zemzemi ayakta içmesi, ayakta su içmenin caizliğini açıklama manasındadır, diye izah eder. Hanefi alimleri, İbn Abbas (ra)’ın rivayet ettiği hadise dayanarak Zemzemi ayakta içmenin müstehaplığına hükmetmişlerdir. Yine Hanefi alimlerine göre; Zemzem suyu ve abdest aldıktan sonra artan su saygıdan dolayı ayakta içilebilir. [23]
Zemzem içen mümin, bir taraftan bazı dualar ederken, bir taraftan da kalbinden hayırlı dilek ve temennilerde bulunur. Zemzem içerken, “Allahümme inni es’elüke ‘ilmen nafi’en ve rızken vasi’en ve şifaen min külli dain.” (Allah’ım! Senden yararlı ilim, bol rızık ve her dert için şifa istiyorum) diye dua edilir. [24]
Peygamber (sav) Efendimizin; “Zemzem suyu ne amaçla içilirse ona yarar”[25] hadisini dikkate alan nice kıymetli insan, zemzem içerken ettikleri dualara özen göstermişlerdir. Söz gelimi Hz. Ömer ve Horasanlı büyük alim Abdullah b.Mübarek, “kıyamette susuzluk çekmemek”[26] için dua ederek zemzemi yudumlarken, İbn Abbas, “yararlı ilim, bol rızık ve her türlü hastalığa şifa elde edebilmek” için duada bulunmuştur.[27]
i) Zemzem suyu kristallerinin sırrı :
Zemzem suyunun bu özelliği ilk defa keşfedildi. Ezan okunduğu zaman berraklaşan zemzem suyu, çan sesi geldiği zaman kararıyor. Alman ve Japon bilim adamları zemzem suyunun sırrını açıkladı. “Kutsal Su Zemzem/ Zübeyde Su Yolu” belgeselinden konuşan Japon ve Alman bilim adamları zemzem suyu ile ilgili hayrete düşüren açıklamalarda bulundu. Zemzem ezan ve Kur’an-ı Kerim okunduğunda berraklaşıyor, çan sesi çaldığında ise kararıyor.
Türkiye Gazetesi’nden Hayrettin Turan, kaleme aldığı yazı dizisinde TRT’nin çektiği belgesele konuk olan bilim adamlarının zemzem suyu hakkında yaptığı açıklamaları anlattı. Uzunyıllardır zemzem suyu ve kristalleri üzerinde araştırma yürüten bilim adamları kaynağın sırrını çözdü. Ren nehri suyundan içen kişinin enerjisinin azaldığını belirten Alman Bilim adamı Dr.Knut Pfeiffer, sular üzerinde araştırma yaparken bir şekilde bir miktar zemzem suyu bulur ve içer, 35 dakika sonra da rahatladığını hisseder. (Müslümanlar, her tavaftan yaptıktan sonra zemzem suyu içerek, tavafın yorgunluğunu böylece atarlar.)
Bir bardak zemzem bir kova suyu temizliyor: Araştırmasını derinleştiren Alman Bilim adamı Dr.Pfeiffer, şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşır. Zemzemin mayalama özelliği bulunduğunu, bir bardak zemzemin bir kova şebeke suyunu temizlediğini, bu özelliği bile enerji ve şifa kaynağı olduğunu tespit eder. Dr.Pleidder diyor ki: “Zemzem suyu her şart altında değişmiyor amma değiştiriyor. Çok acaip bir deney yaptım. Bir damla zemzem suyuna yüz damla normal su karıştırdım. Sonuçta gördüm ki, suyun hepsi zemzeme dönüşmüş. Sonra bir damla zemzem suyuna bin damla normal su karıştırdım. Ve yine gördüm ki, hepsi zemzeme dönüşmüş. Bunun sebebi nedir? Neden? Çünkü zemzem suyunda öyle bir enerji var ki, başkasını değiştiriyor amma kendisi değişmiyor.”
j) Kur’an-ı Kerim ve Ezan sesi ile parlıyor, çan sesi ile kararıyor:
Zemzem suyunun kristallerini mikroskop ortamında inceleyen Japon bilim adamı Dr.Masura Emoto, suyun moleküler düzeninin değişen frekanslara göre farklılığını görür. Zemzem kristallerinin çan sesinde karardığını, Kur’an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını fark eder. İncelemede her kristalin, Kabe-i Muazzama’ya benzeyen bir doku oluşturduğunu, zemzemin çan sesinde kristallerinin karardığını, Kur’an-ı Kerim ve ezan okunduğunda ise bu kristallerin parlaklığının netleştiğini tespit eder.
Zemzem üzerine kaleme aldığı kitabı ile Japonya’da en çok satanlar arasına giren Dr. Emoto’ya göre zemzem, fiziksel ve kimyasal özellikleri bakımından yeryüzündeki bütün sulardan farklıdır. Dr. Emoto, “ Zemzem, adeta canlı gibi duyguları algılıyor, çevresinde cereyan eden pozitif ve negatif bilgileri hafızasına alıyor. Ona göre tepki gösteriyor. Zemzemin yapısı çok farklı. Bu, onu dünyadaki diğer elementlerin efendisi yapıyor. Müslümanların niçin hastaları tedavi etmek ümidiyle Kur’an-ı Kerimden sureler okuyup, suya üflediğini daha iyi anlıyorum” ifadesini kullanıyor.[28]
k) Zemzem İsmaillere ilahi bir ikramdır:
Kabe’yi tavaf eden kişi, gönül evi olan kalbini takva ile yükseltir. Kalbindeki manevi kirleri yıkar yok eder ve zemzem suyuna gelir. Orada bu mübarek su ile midesini temizler. Vicdanı takva kararını duyuncaya, ruhu onunla doyuncaya kadar içer. O, kutlu beldede arınmaya ve korunmaya çalışır, kalbini iman ve hikmetle doldurmaya gayret eder.
Hac ve Umrede Safa ile Merve arasında yapılan hızlı yürüyüş (sa’y), Hz. Hacer‘in biricik yavrusuna su arayışının canlandırılmasıdır. Ve zemzem, İsmaillere Cebrail’in Kabe’nin yanı başından fışkırttığı ilahi bir ikramdır. İsmaillere hayat bahşedecek, o ıssız vadiye can ve bereket verecek mübarek suyun adıdır. O gün, ab-ı hayatı zeminden çıkaran Cibril, asırlar sonra İsmail’in torunu Muhammed Mustafa (sav)’e semadan indirecektir o hayat veren suyu, o kutlu dusturu…
Hacılarımızın ziyaretçilerine ikram ettiği bu güzel hediye, “ölüm döşeğinde, son nefeste içilebilsin“ diye kimilerince saklanır… Kimi onu, “yerinde içebilme temennileriyle” içer; kimi de, “hastalandığında şifa olsun“ diye saklamayı seçer. Bazıları, “zemzemden sonra boğazından bir daha haram lokma geçmemesi kararlılığıyla”, bazıları da “hüsn-i hatime yani güzel bir son iştiyakıyla” yudumlar. Kimileri ise dünyada zemzemi bahşeden Rabbinden, cennette de “Kevser’i lütfetmesi” niyazı ile zemzemi içer…[29]
Yüce Allah bu niyetlerin tümü ile zemzem içebilmeyi bizlere nasip eylesin.
l) Zemzem suyunun diğer özellikleri:
1- Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır.
2- Araştırmalara göre, diğer sulara nazaran çok daha besleyicidir, çok daha fazla mineral barındırmaktadır.
3- Kaynağı henüz tam olarak bulunamamıştır. Yakınlarında hiçbir kuyu da yoktur. Denize de 80 km. uzaklıktadır. Nasıl oluyor da hiçbir zaman suyu bitmiyor, bilinmemektedir.
4- Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içen kişinin susuzluğunu, yorgunluğunu gidermek için içen kişinin yorgunluğunu… giderir.
5- Sadece 1,5 metre derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan zemzem, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır. Hiçbir zaman ne azalma ne de kuruma göstermemektedir. Yıllarca suyunun bitmemiş olması araştırmacıları çok şaşırtmaktadır.
6- Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun raporlarına göre, Dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan birisidir zemzem suyu.
7- Amerika’da yapılan test sonuçlarına göre, Dünya’da içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzem suyudur.
Bu dünyada Kabe’de doya doya zemzem içmeyi, Ahret’te cennette de Kevser’den kana kana içmeyi Yüce Allah cümlemize nasip eylesin.
Kemalettin AKSOY
Bayburt İl Müftüsü
[1] Hadislerle İslam, D.İşleri Bşk. C.2 /385-388.
[2] İbrahim su.14/37.
[3] Buhari, Bedü’l-Halk, 29)
[4] El-Hakim, Müstederek,1,473.
[5] Buhari,Enbiya,9,
[6] Müslim, 7/ 58.
[7] Hadislerle İslam.c.2/ 385-386.
[8] Müslim, Fedailü’s-sahabe, 132, İbn Hanbel, V, 174.
[9] El-Hakim, Müstedrek, 471.
[10] Tergib ve Terhib trc. 3/ 44_45.
[11] Buhari, Bed’u’l-Halk, 10.
[12] Müslim, İman, 261. Ahmet b.Hanbel, Müsned,III,149. 288.
[13] Müslim, İman, 264. Tirmizi, Tefsirü’l-Kur’an,94.
[14] Buhari, Salat,1, Hacc 76, Enbiya, 5; Müslim, İman, 263.
[15] Hadislerle İslam, c.2.s.387.
[16] Tirmizi, Hac, 115.
[17] Müslim, Hac,147.
[18] Buhari, Eşribe, 16.
[19] Müslim, Eşribe, 118. ( Hadislerle İslam)
[20] İbni Mace,Menasik,78.
[21] Müslim, Eşribe, 117. İbn Mace, Eşribe, 21.
[22] Müslim, Eşribe, 112. Ebu Davut, Eşribe,13.
[23] İbni Abidin, er-Reddü’l- Muhtar, 1,136.
[24] Abdurrezzak, Müsannef, V,113. Hadislerle İslam,3/ 388.
[25] İbn Mace, Menasik, 78.
[26] Kenzü’l-Ummal,XIV,120. Hadislerle İslam, 2/ 388.
[27] Abdürrezzak, Musannef,V,113.
[28] 02.01.2013 12.57 Samanyolu Haber. Türkiye Gazetesinden alınmıştır.
[29] Hadislerle İslam, Diyanet İşleri Bşk.c. 2 / 388.