İslamda Hediyeleşme

Aziz Peygamberimiz(s.a.v.) in her sünneti cana ve ruha safadır.Onların lezzet ve bereketinden istifade etmek için sadece bahsini etmek yetmez.Nasıl ki baldan bahsetmekle değil balı yemekle ağız tatlanıyorsa aynen öyle de Efendimizin emredip ve bizzat hayatında yaşadığı sünneti seniyyeleri tam bir rikkat ve arzu ile belleyip yaşamak ve yaşatmakla hayatımıza huzur ve düzen kazandırmış oluruz.
Aziz Peygamberimiz(s.a.v.) in her sünneti cana ve ruha safadır.Onların lezzet ve bereketinden istifade etmek için sadece bahsini etmek yetmez.Nasıl ki baldan bahsetmekle değil balı yemekle ağız tatlanıyorsa aynen öyle de Efendimizin emredip ve bizzat hayatında yaşadığı sünneti seniyyeleri tam bir rikkat ve arzu ile belleyip yaşamak ve yaşatmakla hayatımıza huzur ve düzen kazandırmış oluruz.Her sünnette hayatımızın bir parçasına dinamizm ve güzellik veren bir cevelan ve ruh haleti vardır.Onda Allahın rızası ve sevgi niyeti saklıdır.İnsanları, menfaatına ram etme ve hükümranlığı altına alma niyet ve maksadı taşımadığı gibi,benzeri menfi hisleri de içinde bulundurmaz.İşte bunlardan biri de son yıllarda terkettiğimiz veya veçhesini değiştirdiğimiz hediyeleşme sünnetidir.
Armağan veya hediye; hiçbir art niyet taşımaksızın Allah rızası ve karşımızdaki insanı sevindirmek, sevgi ve dostluk nişanesi ve muaşeret kaidesi olarak ve karşılık beklemeden verilen nesne veya yapılan bir ikramdır.Yüce Kuranın Fussilet Suresinin 73. suresinde Cenabıhak mealen şöyle buyurur:”İyilikle kötülük bir olmaz.Sen(kötülüğün) en güzel bir şekilde önle.O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”İnsan beşer olması dolayısiyle nekadar dikkatli davranırsa davransın zaman zaman hata yapabilir, yanılabilir.Bu yüzden söz ve davranışlarına hakim olmayarak his ve hevesine kapılabilir.Kırık kalpler hele günümüzde çok basit bir hususu günlerce ve hatta yıllarca taşıyarak küs ve buruk davranışı ile hem kendini hem başkalarını üzüntüye garkettiği gibi hiç umulmaz şekilde aile içi davranışlarına bile maalesef bunu yansıtmaktadır.14.Yüzyıl İranlı meşhur şairlerden asıl adı Muhammed Şemseddin olan Hafız-i Şirazî bir beytinde şöyle der: “İki cihanın rahat ve selâmetini iki harf tefsir eder:dostlarına karşı mertçe ve düşmanlarına karşı barışcı muamele.”Günümüzde iç ve dıştaki şer güçlerin ekmeğine yağ sürercesine önemsiz hususları mesele yaparak müslümanlar hatta akrabalar arasındaki ilişkilerin kopma noktasına geldiği bir gerçektir.Halbuki müslüman cemiyeti, görenleri hayran bırakacak sağlamlık ve güzellikte yapı taşlarına sahip ve dışardaki hertürlü sallantı ve yıpranmaya karşı koyacak bir bina gibi olmak borcundadır.Bunu her birimiz kendi nefsimize sorduğumuz zaman ortaya hediyeleşmenin mâna ve ehemmiyeti çıkmaktadır.İnsan yaratılışı icabı mala, mülke ve maddi imkanlara meyyaldir ve insanlar arasında en fazla da bu yüzden ihtilâflar meydana gelmektedir.Nefsin cimriliği en fazla para ve maddi menfaatte ortaya çıkar.Zira dıştan sevimli ve samimi görünen nice ilişki ve dostluklar bu ölçeğe vurulduğu zaman güneş önündeki kara dönüşüp hemen biter.Böylece nefsin zoruna gitse bile zekât ve sadakanın dışında imkânların elverdiği ölçüde hediyeleşme karşılıklı seviye ve düşünce farklılıklarını giderdiği gibi insanlar ve aileler arası sağlam köprülerin kurulmasını sağlar.Sevinçlerin paylaşılmasına, insanların birbirlerini arayıp sormasına vesile olur.Böylelikle nefsin ve şeytanın vesvese ve tuzakları dağılacağı gibi, yüzlerde tebessüm ve gönüllerde sevgi, saygı ve merhamet yerleşir.Üç asır evvel yaşayan Urfalı Divan Şairimiz Nâbi bir beytinde bu konuyu şöyle işlemektedir:
Rağbet-i mal iledir ma’bedi islâmın da
Câmi-i köhne-i bî vakfa cemaat gelmez.(1)
(İnsanları islâm sarayına davet etmede ve onların gönüllerini ısındırmada maddi ihsanların çok önemi vardır.Nitekim vakfiyesi, meşrutası ve tezyinatı olmayan camilere ne imam ve ne de cemaat rağbet etmez.) Halk arasında yaygın olan bir kelâm-ı kibarda da”insan, ihsanın kölesidir.”denir.
Onun içindir ki Resûl-ü Âlişan Efendimiz(s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur:”Aranızdaki kin ve husumeti gidermek için hediyeleşiniz ve birbirinize karşı muhabbet besleyiniz.”
Hediye denince hemen nefisler harekete geçiyor.Ekonomik darboğazda, ailece sıkıntılar içinde olduğumuz bu zamanda hediyeye nasıl para bulalım? Halbuki bu sadece nefsin, heva ve heveslerin şeytana uyan sesleridir.Hediyenin küçüğü, büyüğü olmayacağı gibi sadece çikolata, şeker sarıp özel paket yapma mecburiyeti de yoktur.Efendimiz(s.a.v.) birhadisi şeriflerinde hanımlara hitaben şöyle buyurur:”Ey müslüman kadınlar!Komşu kadınlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin.Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa.”.(2)Peygamberimize o derece ganimet gelirdi ki iki mübarek ellerinin arasında büyük yığınlar oluşurdu ama yanında fazla kalmasına fırsat vermeden hemen dağıtırdı.Yeni müslüman olmuş birine merhamet peygamberi efendimiz iki dağ arasını dolduracak kadar koyun dağıtmıştı.Hediyeyi alan zat aşiretine varınca şöyle haykırmıştı:”Haydi koşun, koşun müslüman olun.Muhammed fakirlik korkusu duymadan durmadan dağıtıyor.”Böylece sırf dünyalık için müslüman olanların gözünde bile islâm en yüksek seviyesini koruyordu.Hatta bir defasında Efendimiz bir yeni elbise ile mescide gelince sahabinin birié Ne güzel elbise”deyince hane-i saadetlerine giderek elbiseyi çıkarıp ona hemen hediye etmişlerdi.Onun gönlü bir rahmet çağlayanı idi.Hediye ettikleri sadece gıda maddelerinden ibaret de değildi.Giyecek eşyası, arazi, bina ve su kaynaklarını bile hiç fütur etmeden dağıtıyordu.Hatta son hastalığı sırasında ve kendileri sıkıntı içinde iken hediye vermeyi yine ihmal etmemişlerdir.Onun bu yüce hasletini gören sadakatin zirvesindeki sahabiler de dünya malının esiri olmadan dağıtıp hediye ediyorlardı.Şüphesiz bu vermede kendisini mağdur duruma sokmadan ve kimsenin etkisinde kalmadan sırf Allah rızası için gönülleri islama kazandırmak, dost ve arkadaşlık kurmak temayülü yatıyordu.Gönüller Sultanı Efendimiz(s.a.v.) bu konuda şöyle müjde veriyor ve Buhari’de geçen bir hadisi şeriflerinde:”Kulların sabahladığı hiçbir gün yoktur ki iki melek inerek birisi’Allahım malını infak edenin malını artır’, diğeri de’Allahım malını vermeyenin malını yok et,’ demesinler”.Böylece cenabıhak kalplere huzur, kafalara sekinet, yuvalara hayır ve bereket ihsan eder.Fakir zengine duacı, zengin ise fakirin gönüldaşı haline gelerek tepeden bakma hastalığından kurtulur.Şiirlerinde her vesile ile güzellik ve iyilikleri yedi asırdır işleyen Yunus Emre bir ilâhisinde şöyle diyor:
Bir nazarda kalmayalım gel dosta gidelim gönül
Hasret ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül
Gel gidelim can durmadan,sûret terkini urmadan;
Araya düşman girmeden, gel dosta gidelim gönül.
Gel gidelim kalma ırak, dost için kılalım yarak(hazırlık)
Şeyhin katındadır durak, gel dosta gidelim gönül.
Terkedelim il-ü şârı, dost için kılalım zârı,
Ele getirelim yârı, gel dosta gidelim gönül.
Bu dünyaya kanmayalım, fânidir aldanmayalım,
Bir iken ayrılmayalım, gel dosta gidelim gönül.
Biz bu cihandan göçelim, ol dost iline uçalım,
Arzu hevadan geçelim, gel dosta gidelim gönül.
Kılavuz olgıl sen bana, günilelim dosttan yana,
Bakmayalım önden sona, gel dosta gidelim gönül.
Bu dünya olmaz pâyidar, aç gözünü canı uyar,
Olgıl bana yoldaş-u yâr, gel dosta gidelim gönül.
Gerçek erene varalım, Hakkın haberin alalım,
Yunus Emre’yi bulalım, gel dosta gidelim gönül.
Acaba hediye konusunda nasıl davranıp ve neler üzerinde durmalıyız.Ülkemizde hediye denince hemen yiyecek türü şeyler akla geliyor.Halbuki hediyenin cinsi verilecek şahsa ve hangi vesile ile verildiğinin bilinmesine bağlıdır.Unutmayalım ki yenecek şeylerin kalıcı yönü pek olmadığı için mideye indikten belirli bir süre sonra unutulup gidecektir.Halbuki kalıcı şeylerden ve hayırlı bir mesaj niteliği taşıyan, fikre ve kültüre hizmet edeni unutulmaz intibalar bıraktığı gibi hayırlara da vesile olur.Zira hediyeden maksat Allahın rızası olduğuna göre muhatabımızın kalbini ve şevkini şahsımız vesilesi ile islâma yöneltmek, cimrilik ve bencillikle de mücadele etmektir.Sünnetleri iyi araştırır ve uygularsak bu yüce yaşama tarzının yabancı fikir ve yaşama biçimleri ile senteze asla ihtiyacı olmadığını ve her çağa ve yaşa hitap ettiğini hayranlıkla göreceğiz.Tabii ki hediyeleşmede giyecek veya kullanacak eşya da yerine göre önem arzedebilir.Bir demet çiçek veya basit bir kalem bile çok kıymete geçer.Bunları istisna edecek olursak kitap, dergi, kaset, cd, dcd veya benzeri eşya ağırlık kazanacaktır.Bugün evlerimizin birçoğunda maalesef küçük bir kütüphane bile yoktur.Böylece kısa zamanda zevkli bir kitaplık köşesi oluşmuş olacaktır.Ama kitap alacak kadar imkanımız yoksa etkili söz, şiir veya manzaranın yer aldığı küçük veya büyük bir levha da verebiliriz.Kitap seçerken de güzel bir uslupla kaleme alınmış, karşıdakinin seviyesine uygun ve fazla hacımlı olmayan, zevkle okunacak tebliğ türü eserleri tercihde fayda vardır.Böylece kin, küsü ve art niyet ve düşmanlıklar silindiği gibi okuyan herkese faydalı olacak bir hizmet başlatılmış olacaktır.Hediye denince sadece maddi nesneleri paketleyip vermeyi anlamak da yanlıştır.Yemek yedirme de en güzel hediyeleşmedir ve büyük fazileti vardır.Efendimiz bu şekilde hareketle rızkımızın genişleyeceği müjdesini vermiştir.Bir hadisi şeriflerinde Efendimiz(s.a.v.):”Kim Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunup caizesini versin.Caize birgün ve bir gece ona ikramda bulunmaktır.Demek ki günümüzde ihmal edilen misafir kabulü ve ikram en güzel hediye sayılır.Osmanlı döneminde iftar yemeğine davetle birlikte ayrıca diş kirası diye hediyede bulunulurdu.Yeter ki hediyeyi sünnet-i seniyye niyyet ve gayesi ile verdiğimizi unutmayarak ölçü ve âdâbı aşmıyalım, batının âdet ve ananeleri üzerine bina etmeyelim.Makam, mevki hatırına harama ve çirkin işlere bulaşmıyalım.Özellikle günümüzde bazı çevrelerce rüşvetin adı yumuşatılıp hediye diye sunulduğu için çok dikkatli olmak zorundayız. Zira Allah Resulü(s.a.v.)”Rüşvet alan da veren de ateşdedir(cehennemliktir.)”buyurur.Peygamber efendimiz Hadis kaynaklarımızdan Buharinin Hibe kısmında geçtiğine göre İbnül Lütbiyye’yi zekat toplamaya göndermişti.Döndüğü zaman İbnül Lütbiyye ortaya iki ayrı meblağ koymuş ve “bunlar senin, bunlar ise benimdir” demişti.Allahın yüce Resulü bu onun bu hareketine çok kızmış ve “Zekat toplama ile görevlendirilmeseydin bunu sana verirler miydi” diye tedip ederek derhal geri iadesini emrettiği gibi hutbede de isim vermeden bunun rüşvet olduğunu açıklıkla ortaya koymuştu..Hediye etki altına almak, işini yaptırmak başka menfaatlere aracılık yaptırmak eğilimi ile verilmişse münasip bir şekilde derhal geri çevirme basireti gösterilmezse sis gibi hertarafı kaplar ve nefis alışınca da toplumda itibar görmeğe başlar.Bundan kaçınmakla beraber verilen hediyeleri de büyük, küçük, kıymetli kıymetsiz demeksizin kabul ederek teşekkür etmek ve mukabele etmek en faziletli yoldur.zira yarım elma gönül alma, çam sakızı çoban armağanı demişlerdir.Bu bakımdan çok hassas davranarak ve zaman bozuldu diyerek hediye veren hakkında rüşvet müstesna araştırma yapmak yersizdir.Bir diğer hususta hediyeyi veren müslüman olmayan bir kişi ise ve bu hediye onu müslümandan üstün sayılmaya etki edecekse alınmaz denilmiştir.Promosyon adı altında ticaret ve iş hayatının gelişmesi yolunda verilen hediyeler yıllık cirosu bir milyar doları aşan işcisi ve işvereni ile özellikle tanıtım ve marka oluşturma amacını taşıyan büyük bir sektör haline geldi.Ama umulur ki başta reklâmlar olmak üzere her çalışma hayra ve güzel mesajlara yönlendirilirse elbette sayısız bereketi görülecektir.Piyangoda ise kul hakkı olduğu için kaçınmak gerekir.Onun yerine takva oyunlarına, hemcinsler arası bilgi ve diğer faydalı yarışlara bilhassa çocuklarımız teşvik edilirse bir yandan eğlenirken diğer yandan davranış ve dağarcığına güzel şeyler katılmış olur.Belediyeler harcamasından sorumlu oldukları geniş imkânlarını kendi reklamlarından ziyade sevgi ve birlik ruhundan uzaklaştırılan insanımızın gelişme ve yetişmesine tevcih etmelidir.Devlete, ustaya, kantine, döner sermayeye veya başkalarına ait sermaye veya meblağ üzerinden hediye vermek doğru değildir.
Hediye verirken havuza atılan taşın meydana getirdiği halkalar misali en yakınımızdan başlayarak uzağa doğru açılmalıyız.Nitekim iki komşusundan hangisine hediye vermesi gerektiğini soran Hazreti Aişe’ye hitaben Allahın Resulü(s.a.v.) kapısı yakın olanı işaret buyurmuşlardır.Çocuklara, gelin-kaynanaya, gelin-damat’a ayrı ayrı hediye verilecekse eşitliği korumaya itina göstermelidir.Zekât ve sadaka yalnız ihtiyaç sahibine verildiği halde, hediye zengin veya fakir, müslim veya gayrimüslim herkese verilebilir.(3)Böylece taraflar arasındaki sevgi, dostluk ve alâka peydahlanmış olur.Yeter ki bir gösteriş ve sunî davranış sergilenmesin ve iyi niyet taşınarak aşırılığa, israfa ve takatin üstünde vermeye kalkılmasın.Maalesef hediyeleşmede Allah korusun, gösterişe kaçmak veren açısından hayrın ve sevginin yok olması ile netice vereceği gibi alacak kişiyi de rencide eder.Yabancı dilin gelişmesi için dış ülkedeki arkadaşı ile mektuplaşanlar, batının çoğunlukla habersiz olduğu islâmın güzelliklerini yansıtacak hediyeleşmede bulunmalıdırlar.Kuranı Kerimde Bakara suresinin 195. âyetinde meâlen şöyle buyrulur:”Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın.İyilikte bulunun.Hiç şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.”
Bir zat gelerek Peygamber Efendimize(s.a.v.) “Hangi şey sevapça daha büyüktür?” diye sorunca Resulü Alişan efendimiz”Sağlam ve cimri olduğun,fakirlikten de korktuğun ve zengin olmak istediğin zaman verdiğin sadaka en büyüktür.” buyurmuşlardır.Bugün sıtrese,bunalıma,psikolojik dengesizliğe düşen insanımız bu konularda kendini yoklamalıdır.
Hediyede yüzler mütebessim ve buruk gönüller coşkulu hale geldiği gibi kaynaklar da meşru yolda harekete geçer.Karşılıklı şükran ve dualar çok güzel semereler verir.Ümmü Seleme(Allah ondan razı olsun) küçük yaştaki oğlu Enes’i Resulü ekrem efendimize takdim ederek hizmetine verdiği zaman bu hareketinden çok hoşlanan Allahın Habibi Enes’e şöyle dua etmişlerdi:”Allahım malını ve evladını çoğalt ve ona verdiğin şeylerde onun için bereket ver.”Gerçekten Hazreti Enes’in malı ve evladı çok olduğu gibi hepsi hayır ve fazilet yolunda yarışırcasına çalışmışlardır.Nitekim Mezhep imamlarından İmam Malik’de onun oğludur.
Sohbetimizi Sahabiden Ukkaşe(Allah ondan razı olsun) hazretlerinin bir duası ile hitama erdirmek istiyorum:”Ey Allahım!Hallerimi düzenle, işlerimi güzelleştir.Beni fakirlik bela, kaza ve veba eleminden,düşmanların, insanları saptıran şeytanların ve daima kötülüğü emreden nefsi emmarenin şerrinden kurtar.Ey Allahım beni ibadet eden salihlerden ve şükreden zenginlerden eyle.Dini ve dünyevi işlerimizde intizamı müyesser kıl, hayırdan olan muradımızı yerine getir.” Amin.
————————————————————————–
(1)Üsve-i Hasene C:2 Shf:120
(2)Mehmet Emre,Müslümanca Yaşama Sanatı C:I Shf:2O8
(3)İsmail Çetin, Mufassal Medeni Hukuk Shf:562