Ahir Zaman İle İlgili
Ahir zaman, kıyamet öncesinde dünya üzerinde yaşanacak olan bir dönemdir. Peygamberimiz (sav)’in, ahir zamanda gerçekleşecek olan olaylarla ilgili pek çok haberi bize ulaşmıştır. Bu olayların, içinde bulunduğumuz dönemde birer birer gerçekleşiyor olması Peygamberimiz (sav)’in mucizelerinden biridir. (Detaylı bilgi için bkz. Kıyamet Alametleri, Hz. Süleyman, Ahir Zaman Alametleri ve Dabbetü’l Arz, Harun Yahya, Global Yayıncılık) Hz. Muhammed (sav) kendi yaşadığı dönemden 1400 yıl sonrasında meydana gelecek olayları, sanki o dönemi izlemiş gibi detaylı olarak anlatmıştır.
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bildirilen çok sayıda ahir zaman ve kıyamet alametlerinden şunları sayabiliriz:
“Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır.”237
Ahir zaman alametlerinden olan terör ve şiddet olayları bugün tüm dünya ülkelerinde şiddetlenerek devam etmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav)’in geçmişten verdiği haberler ve günümüzde yaşanan olaylar arasındaki paralellik, bu kutlu insanın sayısız mucizelerinden birini bize gösterir.
“Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazılarına hücum ettiğinde…”238
Bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşanan ve sebepsiz yere masum insanların katledildiği savaşlar da Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği kıyamet alametlerindendir.
“Allah apaçık inkar edilir hale gelmedikçe kıyamet kopmaz.”239
Çok yaygın olan ateist sitelere örnekler
“Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur.”240
Hadislerde rivayet edilen kıyamet alametlerinden biri de şehirlerin yok olmasıdır. Yakın dönemlerde Meksika (sağda) ve Tokyo’da (altta) gerçekleşen depremler hadislerin tecellilerindendir.
“Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.”241
Dünyadaki zengin kaynaklara rağmen dünyanın birçok ülkesinde şiddetli açlık yaşanmaktadır. Bu durum, tüm insanların üzerinde düşünmesi gereken alametlerdendir.
“Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde… kıyamet yaklaşmış olacaktır.”242
“Kıyamet yaklaşınca… kadınla yolun ortasında cinsel münasebette bulunacak kadar haya ortadan kalkar.” 243
“Cinayetler artmadıkça… kıyamet kopmaz.”244
Talikan’a (Afganistan’a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala’nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. Orada Allah’ı hakkıyla bilen insanlar vardır.245
Hadiste Afganistan’ın ahir zamanda işgal edileceğine işaret vardır. Rusların Afganistan’ı işgali olan 1979 yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın başlangıcına denk gelmektedir.
Resimlerde, 1979 yılında Rus ordusunun işgalindeki Afganistan halkının uğradığı zulmün örnekleri görülmektedir.
Resulullah: Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır…246
Fırat Nehri’nin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın.247
Suyuti’nin kitabında bu hadis “suyun durdurulması” olarak geçmektedir. Gerçekten de resimde görülen Keban Barajı, Fırat Nehri’nin suyunu durdurarak kesmiştir.
Dünyanın harap olmuş yerlerinin imarı, imar edilmiş yerlerinin tahribi kıyametin şart ve alametlerindendir.248
Alman Meclisi’nin (Reichstag) yıkık hali (1945 yılı). Alttaki resimde ise aynı binanın 1999 yılında yeniden inşa edilmiş hali görülmektedir. Benzer şekilde pek çok bina restore edilmekte ve eski haline yeniden kavuşturulmaktadır.
Mehdi için 2 alamet vardır ki… Bunun birincisi, Ramazan’ın birinci gecesi Ay’ın ikincisi de ortasında Güneş’in tutulmasıdır.249
Mehdi’nin çıkmasından önce bir Ramazan içinde Güneş iki defa tutulacaktır.250
Ramazan’da iki defa Ay tutulması olacaktır.251
Yukarıdaki hadislerin toplamından çıkan ortak sonuçlar şunlardır:
1. Ramazan Ayı’nda Ay ve Güneş tutulmaları olacaktır.
2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacaktır.
3. Tutulmalar iki kere tekrarlanacaktır.
Bu tespitlere uygun olarak, 1981 yılında (Hicri-1401’de) Ramazan Ayı’nın 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur. Yine “ikinci olarak”, 1982 yılında (Hicri-1402’de) Ramazan Ayı’nın 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.
Ayrıca bu hadisede “Ay”ın Ramazan’ın tam ortasında DOLUNAY halinde tutulması ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de son derece anlamlıdır.
(Altta Sağda) 31 Temmuz 1981 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulmasının resmi.
(En üstte) 1981 yılında yaşanan Ay tutulmasının Sky Telescope dergisinin Temmuz 1999 tarihli sayısında yayınlanan resmi.
Soldaki takvim yapraklarında ise 1981 ve 1982 yıllarında gerçekleşen Ay ve Güneş tutulmalarının tarihleri görülüyor.
O gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir.252
O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır.253
Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydınlık verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrıktan mağribedir (doğudan batıya doğrudur).254
– 1986 yılında (Hicri 1406’da) yani 14. yüzyıl başlarında “Halley” kuyruklu yıldızı Dünyamızın yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak, ışıklı bir yıldızdır.
– Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.
– 1981 ve 1982 (1401-1402) yıllarında meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.
“Onun çıkacağı yıl, insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler… Hep birlikte Beyt-i Şerif’i tavaf edecekler, sonra Mina’ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak.”(Kıyamet Alametleri, s. 168-169)
1979 yılında (Hicri 1 Muharrem 1400’de) Hac sırasında Kabe’de büyük bir katliam olmuştur. (1 Muharrem 1400) Olayın meydana geliş tarihi Hicri 1400 yılının ilk günüdür. Bu sırada 30 kişi hayatını kaybetmiştir. Peygamberimiz (sav) hadiste; “Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkacağı yıl” Kabe’de böyle önemli bir olayın olacağından bahsetmektedir. Çıkacağı yıl” ifadesi bu açıdan son derece önemlidir. Çünkü hem bu olay hem de Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış tarihi 1979 yılını göstermektedir. 1979 yılında gerçekleşen bu olayın ardından 7 yıl sonra hac sırasında çok daha kanlı bir olay daha meydana gelmiştir. Bu sefer de 402 kişi öldürülmüştür. Ancak bu olayın ilkinden farkı son olayın Kabe’nin içinde değil yanında gerçekleşmiş olmasıdır. Bu 2 olay da hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış alameti olarak anlatılan “Kabe baskını ve Kabe’de kan akıtılması” olaylarıyla tam olarak aynı şekilde olmuştur.
Hüseyin b. Ali (ra)’dan şöyle rivayet olunmuştur:
“Gökyüzünde doğu cihetinden, geceyi aydinlatan büyük bir ateş gördüğünüz vakit, işte o an, hz. Mehdi (as)’ın geliş vaktidir.” 256
Hadiste Peygamberimiz (sav)’in bildirdiği bu büyük patlama ve ardından ortaya çıkan büyük ateş 1979 yılında yani Hicri 1400’de Kadıköy açıklarında meydana gelen İndependenta adlı petrol yüklü tankerin infilakını haber vermektedir. Peygamberimiz (s.a.v.), İstanbul’da meydana gelen bu büyük olay anının Hz. Mehdi (a.s.)’nin İstanbul’a geliş vakti olduğunu; “… İŞTE O AN, HZ. MEHDİ (A.S.)’IN GELİŞ VAKTİDİR.” ifadesiyle açık bir şekilde bildirmiştir.
İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina’ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır.255
Türkiye Gazetesi, 12 Ağustos 1987
Türkiye Gazetesi, 2 Ağustos 1987
1979 (Hicri 1400)’da gerçekleşen bu Kabe baskının ardından 7 sene sonra Hicri 1407 yılında, Hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu olayda caddelerde gösteri yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama’nın yanında, Müslümanların (Suudi Arabistan askerleri ile İranlı hacıların) birbirlerini öldürmeleri ile büyük günahlar işlenmiştir. Bu kanlı olaylar, ilgili hadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır.
Bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları, malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu.257
– Kuveyt’de yanan petrol, insan ve hayvanlar arasında ölüme sebep olmaktadır. Uzmanlara göre günde yarım milyon ton petrol duman olarak atmosfere karışmaktadır. Her gün 10 bin tondan fazla is, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda, kanser yapıcı özelliği olan hidrokarbonlar bulut gibi körfez üzerinde asılı durmaktadırlar… Yalnız Körfez değil, onun şahsında dünya yanmaktadır.258
– Ateşe verilen iki kuyu, Türkiye’nin bir günde çıkarabildiği kadar petrol veriyor ve dumanlar 55 km. uzaklıktaki Suudi Arabistan’dan bile görülebiliyor.259
– Körfez’de sönmeyen felaket haberleri: Kuveyt’te ateşe verilen yüzlerce petrol kuyusu alev alev yanıyor. Uzmanların “söndürmek son derece zor” dedikleri petrol kuyularındaki yangının Türkiye’den Hindistan’a kadar olan geniş bir bölgeyi en az 10 yıl süreyle etkileyeceği bildiriliyor.
Ateşe verilen petrol kuyularından çıkan alev ve dumanlar atmosferi devamlı kirletmektedir. Kuveyt gündüzleri gece manzarası arz etmektedir. Alevlerle birlikte yükselen füme rengi duman, Kuveyt semalarında sonbahardan kış mevsimine geçişi hatırlatıyor… Kuveyt’in tamamının yaşanılır hale gelmesi için en az bir senelik bir zamana ihtiyaç vardır. Kilometrelerce uzaktan görülen alevlerle birlikte yükselen dumanlar, Kuveyt semalarını tamamen kaplayarak ülkeyi yaşanmaz hale getirmekte ve varlıklı olanlar Kuveyt’i terk etmektedirler.260
O, (Mehdi), Güneş’ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir.261
Güneş’te belirecek olan bu alamet, 20. yüzyılda görülen büyük patlama olabilir. Yandaki resimde solda görülen, Güneş’in 1996 ‘da çekilen resmidir. Sağda görülen ise, 2000 yılında çekilen, Güneş’in patlamalar sonucu aldığı son halinin görüntüsüdür.
11 Ağustos 1999 yılında gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Aşağıda, 1999 yılındaki Güneş tutulması ile ilgili çıkan bazı gazete haberleri görülmektedir. Bu olay da, hadiste dikkat çekilen “Güneş’ten bir alamet” olarak değerlendirilebilir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Bilesin ki, Ashabın verdiği habere göre, Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Vaad edilen Mehdi’nin zuhur mukaddimeleri olan Abbasi Melik Horasan’a vardığı zaman, ŞARK TARAFINDA İKİ DİŞLİ (1) MÜNEVVER (2) BİR BOYNUZ (3) ÇIKAR.” Bu yıldız dahi doğmuştur. Amma o mudur, yoksa onun bir benzeri midir?
Bu yıldıza:
-Kuyruklu yıldız, adının verilmesi, ihtimal ki, şu anlatmalara dayanıyor:
-Sabitlerin seyri, MAĞRİBDEN (BATIDAN) MEŞRİKADIR (DOĞUYADIR) (4)… (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 381. Mektup, s.1184)
Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisinde ahir zamanda gelmesi beklenen Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alameti olarak belirttiği ve İmam-ı Rabbani’nin de detaylı olarak tefsir ettiği “iki dişli münevver (aydınlatıcı) bir boynuz çıkar” ifadesi 24 Şubat 2009 yılında Dünya’ya en yakın noktadan geçen Lulin kuyruklu yıldızına işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Hadisteki ifadelerin hepsinin Lulin kuyruklu yıldızının özellikleriyle birebir uyum içinde olması çok büyük bir mucizedir ve Hz. Mehdi (as)’ın gelişini bekleyen bütün müminler için de çok büyük bir müjdedir.
(1) … iki dişli…: Lulin kuyruklu yıldızının arka kısmındaki kuyruğun çatallı olması, hadisteki iki dişli ifadesiyle birebir bağdaşmaktadır.
(2) … münevver (aydınlatıcı)…: Hadiste bahsi geçen münevver (aydınlatıcı) sıfatı, Lulin kuyruklu yıldızının Dünya’ya yaklaştıkça 6 yıldız parlaklığı kadar artan parlaklığına işaret etmektedir.
(3) … bir boynuz…: Lulin kuyruklu yıldızını diğer kuyruklu yıldızlardan ayıran en önemli farklılığı, yıldızının çekirdeğinin arka kısımda yer alan kuyruğunun karşısında, çekirdeğin ön kısmında yani ilerleme yönünde de bir kuyruğunun bulunmasıdır. Lulin kuyruklu yıldızının çekilmiş fotoğraflarına bakıldığında da karşıt yöndeki iki kuyruğun şekil itibariyle bir boynuzu andırdığı ilk bakışta fark edilmektedir.
(4) … mağripten (batıdan) meşrikadır (doğuyadır)…: Hadisin devamında yer alan “Sabitlerin seyri, mağribden (batıdan) meşrikadır (doğuyadır)…” ifadesi hadiste hareket eden bir cisme, bir kuyruklu yıldıza dikkat çekildiğini teyit eder mahiyettedir. Nitekim diğer gökcisimleri meşrikten (doğudan) mağribe (batıya) doğru saat yönünün aksi yönünde hareket ederken, Lulin kuyruklu yıldızının seyri saat yönünde yani mağripten (BATIDAN) meşrika (DOĞUYA)’dır.
Başka hiçbir gök cisminde görülmeyen bu özelliğin Lulin kuyruklu yıldızında olması ve bunun yaklaşık 1400 sene önce Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Hz. Mehdi (as)’ın çıkışının habercisi olarak bildirilmiş olması şüphesiz ki çok büyük bir mucizedir.
Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek…262
Fitne, “insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptıracak şey, saval, azdırma, karşılık, ihtilaf, kavga” gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hadiste bu fitnenin ardında toz ve duman bırakacağı belirtilir.
Ayrıca bu fitnenin “karanlık” olarak nitelendirilmesi, nereden geldiği belli olmayan, umulmadık bir olaya olduğuna işaret kabul edilebilir. Bu açılardan bakıldığında söz konusu hadisin, 11 Eylül 2001tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin New York ve Washington şehirlerinde meydana gelen, dünya tarihinin en büyük terör olayı olarak nitelendirilen saldırıya işaret etmesi muhtemeldir.
Ondan önce Şam ve Mısır melikleri öldürülecektir…263
1970 yılında Mısır’ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat, 1981 yılında bir resmi geçit sırasında muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda hayatını yitirmiştir. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Boutros Ghali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa (sağ üstteki resim) ve 1948’de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa’dır.
Şam kelimesi, yalnızca Suriye’deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapçada kelime anlamı olarak “sol” anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder. Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir; 1920’de öldürülen Suriye’nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar (alt sol), 1921’de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa, 1949’da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi, 1951’de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah (alt sağ)) , 1982’de bombalı suikaste uğrayan, Lübnan’ın Falanjist lideri Beşir Cemayel (üst sağda), Irak eski KralıDevlet Başkanı Abdül Karim KassimKerim Kasım ise 1963 yılında Irak Hava Kuvvetleri tarafından yapılan devrim sırasında öldürülmüştür.
“Şam ehli, Mısırlı kabileleri esir alacaklardır.”264
26 Ekim 1956 yılında İsrail Mısır’a saldırdı ve Sina Yarımadasını işgal etmeye başladı. BM’nin araya girmesiyle sıcak çatışmalar bir süre sona erdi ve İsrail sınırına BM Barış Gücü yerleşti.
1967 yılındaki 6 Gün Savaşı ise İsrail-Mısır arasındaki başka bir savaştı. Bu savaşın sonunda İsrail, Gazze Şeridi ile Sina Yarımadasının tümünü, Şeria akarsuyunun batı yakasını, Kudüs kentini ve Golan tepelerini ele geçirdi.
Bugün söz konusu bölgede yer alan devletler arasında İsrail de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hadisle İsrail Devleti’nin Mısır ile olan savaşlarına ve Mısır topraklarını işgaline işaret ediliyor olabilir.
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak…265
Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar.266
Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (as)’ın Hicri 1400’de zuhur edeceğini müjdelemiştir
Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen bir hadiste;
“İnsanlar 1400 senesinde Hz. Mehdi (as)’ın yanında toplanacaklardır.” (Risaletül Huruc-ül Mehdi, s. 108)
ifadesiyle Hz. Mehdi (as)’ın Hicri 1400’de zuhur edeceği açık bir şekilde haber verilmiştir. Yine son 1000 yılın en büyük İslam alimi Üstad Said Nursi de külliyatında Hz. Mehdi (as)’ın Hicri 1400’de zuhur edeceğini bildirmiştir:
İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ asırlarında karib (yakın) zannetmişler. (Sözler, s. 318)
Gerçekten de Hicri 1400’ün başlamasıyla birlikte ise peygamberimiz (sav) tarafından bildirilen ahir zaman alametleri teker teker ve ardı ardına gerçekleşmeye başlamıştır.
Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen birçok hadis; büyük İslam alimi İmam Rabbani’nin ünlü eseri Mektubat-ı Rabbani’de, ehli sünnet hadis literatüründe en önemli altı kitaptan biri olan Sünen-i Ebu Davud’ta yer almakta, ayrıca Said Nursi Hazretleri’nin eserlerinden olan Barla Lahikası, Kastamonu Lahikası, ve Şualar’da defalarca ve yine Üstad’ın Hicri 1327 yılında Şam’da Emevi Camii’nde on bin kişiye verdiği hutbesinde (Hutbe-i Şamiye’de) Hz. Mehdi (as)’ın Hicri 1400 yılında çıkacağı çok açık bir şekilde belirtilmektedir.
(Bu konuyla ilgili diğer bilgiler için bakınız: http://www.hazretimehdi.com/14
Yine Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen ve İmam Rabbani, Celalleddin Suyuti, Ahmed bin Hanbel, Üstad Said Nursi Hazretleri gibi büyük İslam alimlerinin eserlerinde yer alan ve İslam ümmetinin ömrünün Hicri 1500’lere kadar olacağını ifade eden hadislerin varlığı da açıktır:
“BENİM ÜMMETİMIN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK.” (Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-İlel, sh. 89.)
İmam Suyuti, Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde ümmetin ömrünün 1500 seneyi aşmayacağını bildirdiğini haber vermektedir:
BU ÜMMETİN ÖMRÜ bin (1000) seneyi geçecek fakat BİN BEŞYÜZ (1500) SENEYİ AŞMAYACAKTIR. (Kıyamet Alametleri, s. 299) (Celaleddin Suyuti’nin “El-Kesfu Fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti El Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar” isimli kitabından nakil)
“BENİM ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK.” Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-İlel, sh. 89.)
Said Nursi Hazretleri ise ümmetin ömrünün HİCRİ 1506 yılına kadar olacağını söylemektedir:
“… Birinci cümle, BİN BEŞ YÜZ (1500) makamiyle ahir zamanda bir taife-i mücahidinin (din için çalışanların) son zamanlarına ve ikinci cümle, BİN BEŞ YÜZ ALTI (1506) makamiyle galibane (galip olan) mücahedenin (Allah yolunda gösterilen çabanın) tarihine… işaret eder. (…) bu tarihe kadar (1506) zahir (görünen) ve aşikarane (açık, belli), belki galibane devam edeceğine remze yakın (işaret yoluyla) ima eder.”
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 46)
Yine Üstad, Kastamonu Lahikası’nın 33. sayfasında kıyametin kopma tarihini 1545 olarak vermiştir. (Doğrusunu Allah bilir.)
“Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (kıyamete kadar) hak üzerinde olacaktır.”
“Ümmetimden bir taife..” fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. “Hak üzerinde olacaktır.” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane (açık ve ortada), belki galibane; sonra tâ 1542 (2117) ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. “Allah’ın emri gelinceye kadar” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 (2120), kâfirin başında KIYAMET KOPMASINA îma eder.
(Kastamonu Lahikası, s. 33)
Bu sahih kaynaklar doğrultusunda Hz. Mehdi (as)’ın çıkış vaktinin Hicri 1400’den sonraki bir yüzyıl olmayacağı son derece açıktır. Tüm Müslümanların, Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen ahir zaman ile ilgili sahih hadislere ve en büyük İslam alimlerinin izahlarına kesinlikle itibar etmeleri gerekmektedir. Aksinde tamamı arka arkaya gerçekleşen bu alametleri görmezden gelmek bunların bir defa daha arka arkaya gerçekleşmesi gerektiğini iddia etmek anlamına gelir. Oysa bu alametler zaten bir kez ve bir sıra şeklinde meydana gelmiştir. Ve bu durum müslümanların, Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği ahir zamanın içinde yaşadıklarını anlamaları için yeterlidir. Gerçekleşen söz konusu yüzlerce alamete rağmen“ aynı alametler birkez daha olsun” demek akla ve mantığa kesinlikle uygun olmaz. Samimi bir Müslüman için, bu alametlerin Peygamberimiz (sav)’in bildirdiği şekilde gerçekleştiğini bir kere görmek kesinlikle ahir zamanda yaşadığına ve Hz. Mehdi (as)’ın inşaAllah zuhur etmiş olduğuna inanması için yeterlidir.